25 Nisan 2010
Kerkenez...<br><br>Şahin, atmaca familyasından. Yırtıcıdır.
Alt tarafı 200 gram...
Ama, yüreklidir.
Tehdit algılarsa, kendisinden katbekat büyük kartala dalmaktan çekinmez.
Tekeşlidir.
El âleminkine sulanmaz.
Asi ruhludur aynı zamanda...
Yuva yapmaz.
Kaya oyuğuna, ağaç kovuğuna yumurtlar; ana etrafı kollar, baba avlanır, yavru kanat çırpınca, pırrr, uçup giderler. Yavru acıkınca, insan gibi ağlama sesi çıkarır... Ki, insana faydalıdır. Tarlalara dadanan zararlılarla beslenir.
Sınır tanımaz...
Dağlar, vadiler memleketidir.
*
Ve, kerkenez adalete sığındı!
*
Evet, yanlış okumadınız...
Kerkenez, adalete sığındı!
*
Beton denizinin ortasındaki, İzmir Adliyesi C-Blok 4’üncü katta görev yapan Cumhuriyet Savcısı Kazım Yıldız, tabiata dair ipucu görebilmek için, penceresine küçücük bi saksı koymuştu... Önceki sene, bir çift kerkenez geldi, o saksıya 5 yumurta bıraktı. Savcı, rahatsız olmasınlar diye, İzmir’in bunaltıcı sıcağına rağmen, penceresini bile açmadı; arada şöyle bi araladı, küçük kapta su bıraktı. Yumurtalar çatladı, yavrular palazlandı,
ailece uçup gittiler.
*
Geçen sene... Aynı kerkenez çifti gene geldi, beton denizinin ortasındaki Adliye Binası C-Blok 4’üncü kattaki aynı saksıya 6 yumurta bıraktı. Anne etrafı kolluyor, baba yemek taşıyor, Savcı su ihtiyaçlarını gideriyordu. Bir ay sonra, parmak uçlarına basa basa gelip seyreden Adliye personelinin sessiz gözyaşlarıyla uğurlandı 8 nüfuslu kerkenez ailesi.
*
Alt tarafı 15 santim çapındaki saksı, dünyamızı yutan, devasa bir boşluğa dönüşmüştü adeta... Hiç dokunmadılar, yaz geçti, sonbahar, kış geçti, beton blokların arasında, pencerenin başında, sabırla beklediler baharı... Ve, bu sene, geçen hafta, İzmir Adliyesi C-Blok 4’üncü kat penceresine gene geldi kerkenez çifti; bu sefer 7 yumurta.
*
Camın o tarafında ol...
Veya, bu tarafında.
*
Aynı duyguları paylaşan...
Hepimiz kerkeneziz.
*
Zararlılarla mücadele edenlerin yaşam alanlarını yok ediyorlar ki, meydan zararlılara kalsın...
*
İstediğin kadar beton ör.
İstediğin kadar tahrip et.
Adaletin penceresi mucizedir.
Ve, bahar illa ki gelir...
Yazının Devamını Oku 21 Nisan 2010
Başbakan’a “Bedelli askerlik çıkar mı?” diye sordular.
Başbakan “Bu konudaki talepleri Savunma Bakanı’na iletin” dedi. Savunma Bakanı’na ilettiler, “Söz Başbakan’da, o ne derse o olur, o ne derse onu yaparız, onun konuştuğu yerde bizim konuşmamız olur mu?” dedi.
*
Hatırlarsınız şu haberleri...
*
Yazının Devamını Oku 18 Nisan 2010
Hiç düşündünüz mü, ulusal marşımız neden “Korkma” diye başlar? *
Korkarız çünkü.
*
Kayıtsız şartsız...
Milli “egemen”dir korku.
*
Bizim gibi demokrasinin yerli yerine oturmadığı, hukuksuzluğun genelde iktidar olduğu, gücü gücüne yeten, yalakalığın meziyet, dürüstlüğün eziyet olduğu ülkelerde... Egemendir.
*
Bu nedenle...
Günlük güneşlikken “Eğri oturalım, doğru konuşalım” diye atıp tutarız. Hava bozar, şimşek çakmaya başlarsa,
“Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar, neme
lazım” der, susarız.
*
“Bir elin nesi var, iki
elin sesi var, birlikten kuvvet doğar” diye, etrafı gaza getiririz. Sonra gider, aynada kendi suratımıza “Adaam sende,
her koyun kendi bacağından asılır” deriz.
*
Böyleyiz.
İyi ile kötü, güzel ile çirkin, doğru ile yanlış, gerçek ile yalan arasında “gelgit”ler yaşarız.
*
Hiç düşünmeyiz maalesef...
Korktuğumuz için mi kaçarız?
Kaçtığımız için mi korkarız?
*
Bu sorulara kafa patlatmaktansa, yüzleşmemek en iyisi sanırım... “Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın”ı atasözü kabul eden topraklarda, sen mi kurtaracaksın memleketi kardeşim?
*
E haliyle...
Bizim yerimize düşünecek, bizim yerimize elini taşın altına sokacak, bizim yerimize hayatını tehlikeye atacak, bizim yerimize “korkmayacak” birini ararız.
*
Çırpınacak...
Boğuşacak...
İftiraya uğrayacak...
Yargılanacak...
Bizim yerimize yanacak
biri olsun isteriz.
*
Korkularımız yüzünden gasp edilen kimliğimizi, kişiliğimizi, haysiyetimizi bize geri verecek
biri... Bizim yerimize, bizim hakkımızı arayacak biri.
*
İşte o...
Uğur Dündar’dır.
*
Yürek denilen kavramın organdan ibaret olmadığını gösteren... Korkular coğrafyasında kendi canını hiçe sayıp, kendisi için hiçbir endişe taşımadan... Bizim için, çocuklarımızın torunlarımızın geleceği için “korkan” kişi.
*
Ve, üzerinde bir yıldır titizlikle çalışılan kitap, yarın piyasaya çıkıyor... Uğur Dündar’ın hayatını anlatan, “İşte Hayatım” isimli kitap... Nedim Şener kaleme aldı, 453 sayfa, su gibi okunuyor. Kapış kapış gideceğinden emin olduğum için, bugünden ayırtmanızı öneririm.
*
Çünkü bu kitap, omuz omuza çalışma onurunu kızıma miras bırakacağım değerli ağabeyimin hayatı değildir sadece...
Hepimiz adına yaşanmış, acısıyla tatlısıyla hepimizin hatıralarıyla dolu, korkularımızla yüzleşen, hepimizin hayatıdır.
Yazının Devamını Oku