Paylaş
Sabah kalkıp “temiz tribün” parolasıyla taraftar manifestosu hazırlayıp statlarda çığır açacaksın; akşam olduğunda skor tabelasına bakıp kelle avcılığı yapacaksın...
“Bu ne yaman çelişki” diyerek “Taraftarın açmazları” başlıklı yazılar attırmak, ya da bu ilginç değişkenlik üzerinden uzun tartışmalar yapmak mümkün.
Fakat nedense beni olayın bu boyutundan öte, internet sitelerinde çarmıha gerilen Teknik Direktör Kemal Kılıç’ın tavrı cezbetti.
Kabul etmek gerekir ki, Kılıç son dönemlerin en başarılı değilse de, en formda teknik adamlarından biri.
Ama benim kalemim değil...
Statlarda sigara yasağının başladığı dönemlerde kulübede sigara tellendirip, yardımcılarına kül tablası muamelesi yaptığı gün sildim defterden.
Şimdi var mı bilmiyorum, ama bir dönem kulaktan kulağa yayılan uğur-uğursuzluk takıntılarını da antipatik buldum hep.
Ancak bunların hiçbiri, son olayda sergilediği duruşa saygı duymamı engellemiyor.
En küçük bir tepkide çark eden, kendisini kurtarmak için futbolcusunu harcamaktan çekinmeyen, çok sıkıştığında elini cüzdanına atan “bildik” tiplere inat, dimdik ayakta durdu Kemal Kılıç...
“Taraftarın kadro isteklerine uyum göstermeye çalışan bir teknik adam değilim” diyerek gemileri yakmaktan çekinmedi.
Biliyorum ki bu gerginlik sürerse yönetim işin kolayına kaçıp, her zaman olduğu gibi çözümü kan değişiminde bulabilir. Ama bu kolaycılık, barış köprüleri kuran, tribün manifestoları hazırlayan bir taraftar grubuna yakışmaz.
Tartış, eleştir, gerekirse uygarca tepkini koy ama kelle avcılığı yapma.
Artık bu piyasada dik durabilen adam bulmak çok zor...
Paylaş