Aslında erkekler de giyinir

Erkekler de giyinir elbette, ama erkek modası nedense kadınların gölgesinde kalır hep.

Acaba erkek modası esasen kadınlara seslendiği için, hatta erkekleri bizzat kadınlar giydirdiği için olabilir mi?

George Clooney’ye benzetilen bir Cumhurbaşkanımız ve Nejat İşler’e benzediği söylenen bir Başbakanımız var; ancak maalesef erkek nüfusunun büyük bir çoğunluğu felaket giyiniyor. Gazetelerde, dergilerde ve televizyonlarda kadınların kılık-kıyafetini yerin dibine sokuyoruz ya, acaba aynı değerlendirmeler erkekler için yapılsa kim bilir ortaya nasıl sonuçlar çıkar? Kanaatimce erkek giyiminin kodlarını çözmek ’nasıl giyinilmesi’ değil ’nasıl giyinilmemesi’ gerektiğini bilmekten geçiyor. Çok bariz şekilde korkunç olan bazı kırmızı çizgiler var, onları geçmeyen herhangi bir erkek şık olmayı beceremese de, en azından kötü giyinmemiş oluyor. Kırmızı çizgilere dair sizlerle paylaşmak istediğim birkaç manzara var. Bu arada siz de kendinizinkileri hatırlarsınız...

GİYSİLERİN SENİ Mİ ANLATIR?

1. İstinyePark’ta elinde 5 bin dolarlık çanta taşıyan uzun boylu sarışın kız arkadaşını tartaklayan, hatta neredeyse döven toraman çocuk: Kapalı yerde güneş gözlükleri, kirli sakal, kösele ayakkabı, pahalı marka bir kot pantolon, aşırı büyük bir saat ve üç düğmesi açılmış beyaz gömlek. Gömlek pantolonun üzerine çıkarılmış.

2. Kökenleri WASP (White Anglosaxon Protestan) olan ancak ailecek İslamiyet’i seçen ve ilahi söyleyen Amerikalı sarışın müzisyen Mustafa: Soluk çağla yeşili gömlek ve açık kahverengi pantolon. Bu sefer gömlek pantolonun içine sokulmuş. Gömleğin yakası açık ve kolları sıvanmış, bileğinde gümüş bir künye. Ayaklarında sivrimsi küt burunlu kahverengi ayakkabılar.

3. "Vanilya ve Çikolata" adlı İtalyan aşk filmindeki Joaqin Cortes: Güya çok seksi, özgür ruhlu ve aşık serseri bir İspanyol ressamı oynuyor. Ancak öyle bir giydirmişler ki, adamcağız maskara gibi olmuş: Daracık siyah bir gömlek, İspanyol paça kot pantolon, siyah deri pardösü ve siyah deri cadı şapkası. Çenesindeki top sakal ve incecik bıyıkla da şahken şahbaz olmuş.

ERKEK STİLİ PEK ZOR

Gördüğünüz üzere erkeklerin stil sahibi olması hayli zor ve bu konuda uzman olduğunu sandığımız İtalyan erkeklerini taklit etmek de durumu kurtarmıyor. Erkeklerin hem seçenekleri sınırlı hem de hayal güçlerini özgürce hayata geçirmek gibi bir avantajları pek yok. Bir erkek birazcık renkli giyinmeye heves etse, Maazallah hemen kaşlar havaya kalkıyor. Neşeli erkek şarkıcılar dışında bu konuda gönlünce davranabilen pek yok.

Anladık, iş dünyasının katı giyim kuralları var ancak hafta içi takım elbiselerle işi kurtaran kelli felli adamlar ’serbest’ giyinmeye kalkıştığında da, takke düşüp kel görünüyor. Omza özenle atılmış kazaklar ve neredeyse boğazlarına kadar çektikleri ütülü kot pantolonlarıyla seksenli yılların ’yat’ modasını taklit ediyorlar adeta.

ERKEKLERE BİR ŞEY SATMAK ZOR

Galiba bu konuda genç erkekler daha şanslı. Statü kaygıları olmadığı ve önyargılarla boğuşmak zorunda kalmadıkları için (tabii henüz kocaman göbekleri de yok) giyinirken kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar.

Oysa iş hayatına atılmış yetişkin bir erkeğin beyefendiliği elden bırakmadan tarz yapması için hatırı sayılır bir bilgisi, görgüsü ve zevki olmalı. Daha da önemlisi parası... Zira erkek modası kadın modası gibi çılgın bir hızla değişmediği için şeytan ayrıntılarda değil kalitede gizli. Kumaş, kesim, dikim ve materyal kalitesiyle, herhangi bir numara çekmek zorunda kalmadan bir adım öne çıkmak mümkün.

Chanel’in CEO’suyla röportaj yaptığımda erkeklere bir şey satmanın kadınlardan çok daha zor olduğunu söylemişti: "Modayı takip etmiyorlar, zor beğeniyorlar ve ani dürtülerle alışveriş yapmıyorlar. Zaten erkek modası da sık sık değişmediği için, ancak ihtiyaçları olduğunda alışveriş yapıyorlar."

Uzun lafın kısası bir erkeğin giyinmekten zevk alması, o kadar da atla deve bir mesele değil.

İşe giyim-kuşam konusunda samimi bir merak duyarak başlayabilirsiniz. "Bizim hanım ölçülerimi bilir, donumdan gömleğime kadar her şeyimi o alır" kafasından çıkıp, hayatınızdaki kadınla birlikte alışverişe çıkın, tatlı tatlı fikrini sorun. Korkmayın, arada bir vitrinlere bakıp moda dergisi karıştırmak erkekliğinize halel getirmez. Hiçbirini yapamıyorsanız en azından sivri ya da küt burunlu kösele ayakkabılar giymeyin lütfen...

George Clooney’ye benzetilen bir Cumhurbaşkanımız ve Nejat İşler’e benzediği söylenen bir Başbakanımız var; ancak maalesef erkek nüfusunun büyük bir çoğunluğu felaket giyiniyor. Gazetelerde, dergilerde ve televizyonlarda kadınların kılık-kıyafetini yerin dibine sokuyoruz ya, acaba aynı değerlendirmeler erkekler için yapılsa kim bilir ortaya nasıl sonuçlar çıkar? Kanaatimce erkek giyiminin kodlarını çözmek ’nasıl giyinilmesi’ değil ’nasıl giyinilmemesi’ gerektiğini bilmekten geçiyor. Çok bariz şekilde korkunç olan bazı kırmızı çizgiler var, onları geçmeyen herhangi bir erkek şık olmayı beceremese de, en azından kötü giyinmemiş oluyor. Kırmızı çizgilere dair sizlerle paylaşmak istediğim birkaç manzara var. Bu arada siz de kendinizinkileri hatırlarsınız...

GİYSİLERİN SENİ Mİ ANLATIR?

1. İstinyePark’ta elinde 5 bin dolarlık çanta taşıyan uzun boylu sarışın kız arkadaşını tartaklayan, hatta neredeyse döven toraman çocuk: Kapalı yerde güneş gözlükleri, kirli sakal, kösele ayakkabı, pahalı marka bir kot pantolon, aşırı büyük bir saat ve üç düğmesi açılmış beyaz gömlek. Gömlek pantolonun üzerine çıkarılmış.

2. Kökenleri WASP (White Anglosaxon Protestan) olan ancak ailecek İslamiyet’i seçen ve ilahi söyleyen Amerikalı sarışın müzisyen Mustafa: Soluk çağla yeşili gömlek ve açık kahverengi pantolon. Bu sefer gömlek pantolonun içine sokulmuş. Gömleğin yakası açık ve kolları sıvanmış, bileğinde gümüş bir künye. Ayaklarında sivrimsi küt burunlu kahverengi ayakkabılar.

3. "Vanilya ve Çikolata" adlı İtalyan aşk filmindeki Joaqin Cortes: Güya çok seksi, özgür ruhlu ve aşık serseri bir İspanyol ressamı oynuyor. Ancak öyle bir giydirmişler ki, adamcağız maskara gibi olmuş: Daracık siyah bir gömlek, İspanyol paça kot pantolon, siyah deri pardösü ve siyah deri cadı şapkası. Çenesindeki top sakal ve incecik bıyıkla da şahken şahbaz olmuş.

ERKEK STİLİ PEK ZOR

Gördüğünüz üzere erkeklerin stil sahibi olması hayli zor ve bu konuda uzman olduğunu sandığımız İtalyan erkeklerini taklit etmek de durumu kurtarmıyor. Erkeklerin hem seçenekleri sınırlı hem de hayal güçlerini özgürce hayata geçirmek gibi bir avantajları pek yok. Bir erkek birazcık renkli giyinmeye heves etse, Maazallah hemen kaşlar havaya kalkıyor. Neşeli erkek şarkıcılar dışında bu konuda gönlünce davranabilen pek yok.

Anladık, iş dünyasının katı giyim kuralları var ancak hafta içi takım elbiselerle işi kurtaran kelli felli adamlar ’serbest’ giyinmeye kalkıştığında da, takke düşüp kel görünüyor. Omza özenle atılmış kazaklar ve neredeyse boğazlarına kadar çektikleri ütülü kot pantolonlarıyla seksenli yılların ’yat’ modasını taklit ediyorlar adeta.

ERKEKLERE BİR ŞEY SATMAK ZOR

Galiba bu konuda genç erkekler daha şanslı. Statü kaygıları olmadığı ve önyargılarla boğuşmak zorunda kalmadıkları için (tabii henüz kocaman göbekleri de yok) giyinirken kendilerini daha rahat ifade edebiliyorlar.

Oysa iş hayatına atılmış yetişkin bir erkeğin beyefendiliği elden bırakmadan tarz yapması için hatırı sayılır bir bilgisi, görgüsü ve zevki olmalı. Daha da önemlisi parası... Zira erkek modası kadın modası gibi çılgın bir hızla değişmediği için şeytan ayrıntılarda değil kalitede gizli. Kumaş, kesim, dikim ve materyal kalitesiyle, herhangi bir numara çekmek zorunda kalmadan bir adım öne çıkmak mümkün.

Chanel’in CEO’suyla röportaj yaptığımda erkeklere bir şey satmanın kadınlardan çok daha zor olduğunu söylemişti: "Modayı takip etmiyorlar, zor beğeniyorlar ve ani dürtülerle alışveriş yapmıyorlar. Zaten erkek modası da sık sık değişmediği için, ancak ihtiyaçları olduğunda alışveriş yapıyorlar."

Uzun lafın kısası bir erkeğin giyinmekten zevk alması, o kadar da atla deve bir mesele değil.

İşe giyim-kuşam konusunda samimi bir merak duyarak başlayabilirsiniz. "Bizim hanım ölçülerimi bilir, donumdan gömleğime kadar her şeyimi o alır" kafasından çıkıp, hayatınızdaki kadınla birlikte alışverişe çıkın, tatlı tatlı fikrini sorun. Korkmayın, arada bir vitrinlere bakıp moda dergisi karıştırmak erkekliğinize halel getirmez. Hiçbirini yapamıyorsanız en azından sivri ya da küt burunlu kösele ayakkabılar giymeyin lütfen...

Greatiful

Dead’e selam


Rock tarihinin en nev-i şahsına münhasır gruplarındandır Greatiful Dead. Öyle ki artık bol keseden sarf edilen ’efsane’ sözcüğünü onlar için gönül rahatlığıyla kullanabiliriz. Converse’in yeni koleksiyonunda Greatiful Dead adlı bir seri bulunuyor. Aynı koleksiyonda yer alan diğer efsaneyse Kurt Cobain.

Erin Featherson’ın ayak sesleri

Kıyafetlerini tanıtan modeller kadar güzel incecik bir sarışın Amerikalı Erin Featherson. Ancak asıl ününü tasarımcı olarak yaptı. Genç tasarımcının modern-romantik tasarımları o kadar beğenildi ki, mağazalar zinciri Target’a özel bir koleksiyon hazırladı. Erin’in kıyafetlerini İstanbul Harvey Nichols’da da bulabilirsiniz.

Amerikalılar, Ellda’yı seviyor

Altın, İtalya ve Fransa’da şıklığın ve zenginliğin simgesiyken, Japonya’da yeni yılda refah getiren şans anlamına geliyormuş. Yani Avrupa’da şampanyanın ifade ettiği şey. Mısır ve Hindistan’da ölümsüzler cennete gidebilmek için ve aynı zamanda hayattan keyif alabilmek için altın ve inci yutarlarmış. Altın demişken; genç, modern ve hesaplı altın ve mücevher tasarımlarıyla öne çıkan bir Türk markasıyla tanışın: Ellda. Çevreye duyarlı yöntemlerle altın çıkardıklarını belirtiyorlar. Bu arada Ellda’yı Amerikalılar çoktan keşfetmişler bile, Wal-Mart gibi büyük zincir mağazalarda satılıyor çünkü. www.ellda.com.tr

Bu ceylan gözlü genç hanım, 12 Eylül darbesinden tam sekiz gün sonra dünyaya gözlerini açmış Roma’da. Burjuva bir ailenin kızı olarak, babasının işi dolayısıyla Tayland senin Afrika benim dolaşmış. İlkokula New York’ta başlamış ama kısa bir süre sonra Roma’ya geri dönmüşler. Maksat kızımız İtalyanca’yı ve köklerini unutmasın...

Mariacarla şu an ’ikinci evim’ dediği New York’ta yaşıyor. 17 yaşında aile dostları bir fotoğrafçı tarafından keşfedildiğinden beri meslek hanesinde ’süper model’ yazıyor. Podyumların en ünlü İtalyan modeli olan Boscono bildik Sophia Loren ve Monica Bellucci tarzı İtalyan güzellere pek benzemiyor. Yüz ifadesi zaman zaman çok masum, zaman zaman epey karanlık olabiliyor. Fotoğraflarda nadiren gülümsüyor; 2003, 2004 ve 2009 Pirelli takvimlerinde sereserpe ortaya koyduğu seksapeli de epeyce gizemli.

Comme de Garçons’dan Versace’ye kadar aklınıza gelebilecek bütün markaların reklam kampanyalarında ve defilelerinde yer aldı Boscono. Ama en çok; tasarımcısı Ricardo Tisci’nin ilham periliğini üstlendiği Givenchy’nin simsiyah gotik koleksiyonlarına yaraştı. Dünyaca üne kavuşmasınıysa H&M’in reklam kampanyasında yer almasına borçlu. Zira o’malum kokain skandalı’ patladıktan sonra Kate Moss’un yerine bizzat Stella McCartney tarafından seçildi.

Giyim tarzını vintage ve bohem olarak tanımlayan Mariacarla Boscono’nun entelektüel eğilimleri de mevcut. En sevdiği yazar Marquez. Modelliği bıraktıktan sonra ciddi ciddi tiyatro oyuncusu olmak istiyor. New York’taki ünlü Lee Strasberg Akademisi’nde eğitim aldığını ve Jean Genet’nin "Hizmetçiler" oyununda başrol olarak sahneye çıktığını da belirtelim.
Yazarın Tüm Yazıları