Ürünün ekolojik olup olmadığını bağımsız kuruluşlar denetliyor
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Eski Turizm Bakanlarından Erkan Mumcu'nun kardeşi Mustafa Mumcu, yanına kendisi gibi ekolojik tarıma gönülden inanmış idealist yardımcılar almış.
‘‘One Nature’’in Genel Koordinatörü ‘‘vejetaryen’’ Figen Mertol ve Gıda Mühendisi Dr. Hakan Pamuk gibi, ekolojik tarım yapılıp yapılmadığını kontrol eden Ziraat Mühendisi Birol kayıkçı da ‘‘ekoloji’’ diyor, başka bir şey demiyor. Arkadaşımız Yener Süsoy'a ekolojik tarımın ayrıntılarını anlattılar.
Mühendisin günlüğü 400 Euro
Suat Çelebi, ekoloji sertifikası vermeye yetkili bağımsız BCS adlı kontrol firmasının ziraat mühendisi. Ciddi görünüşüne bakmayın, ekolojik tarımı anlatışı çok tatlı.
- Ekolojik tarım, kimyasal ilaç, gübre ve hormon kullanılmadan yapılan tarım demek. Bunun temelinde organik gübreleme, dönüşümlü ekim, toprağın korunması, bitkinin direncini arttırmak, parazit ve faydalı böceklerden yararlanma yatıyor. Ekolojik tarımda hava, yeraltı su kaynakları ve toprak zehirli kimyasallarla kirletilmiyor. Bu nedenle insan sağlığı ve çevreye dost bir üretim sistemi. Yetişmesinden işlenmesine, paketlemesine kadar hiçbir aşamada kimyasal girdi kullanılmaz. Bir ürünün ekolojik olabilmesi için üretimin bağımsız kontrol firmaları tarafından kontrol edilerek sertifikalandırılması şart. Ürünün hangi bölgede, kim tarafından, ne miktarda yetiştirildiği, denetleme sonuçlarıyla birlikte projede yer alır. Ekolojik tarım yapmak istiyenler, bireysel olarak Türkiye'deki bağımsız kontrol kuruluşlarına başvurabilir. Türkiye'nin her yerine gideriz, bizim için 10 metrekare ile 10 bin hektar aynıdır. Kontrole giden yetkili ziraat mühendisleri için ödenecek günlük bedeli her şey dahil 350-400 Euro arasında değişiyor. Bu kontroller en az 3 gün sürer, projenin kapasitesine göre daha da artabilir. Kontrol giderleri toplam maliyetin yüzde 8'ni oluşturuyor. Bizim gibi dünyaya akredite firmaların verdiği sertifikaların süresi bir yıldır, her yıl yenilenmesi şarttır.
3 KEZ ARAZİ KONTROLÜ
Arazilere senede ortalama üç sefer gideriziyoruz, üreticilerle konuşup sorunlarını dinleriz, onları bilgilendiririz. Eğer kafamızda en küçük bir şüphe oluşmuşsa bitkinin yapraklardan, topraktan nümune alıp tahlile göndeririz. Ekolojik tarımın yapılacağı alanın şehir kirliliğinden, endüstriyel toksik atıklardan, yoğun tarım yapılan bölgenin uzağında, tercihan yamaçta olmalı. Son 10 yıl yoğun tarım yapılan arazide sağlıklı sonuç alınmaz. Mesela Çukurova'da organik tarım yapamazsınız, çünkü sistem yoğun tarıma entegre edilmiş. Büyük bir turunçgil projemiz vardı, çiftçilerle anlaştık. Ama bir gün baktık ki tarlaya Akdeniz beyaz sineğine karşı toksik maddeler içeren ilaçları sıkıvermiş. Seralarda bir ölçüde olabilir ama, çok zor. Çünkü kontrollü ortamda mantari hastalıklar ve böcekler çok fazla etkili olur. Yener bey, Türkiye şartlarında bir bir meyve fidesinin tam verimli hale gelmesi için ortalama 9-10 yıl beklemek gerekiyor.
TOHUM DA EKOLOJİK
Ekolojik tarımda kullanılan tohumun da ekolojik olması şart, Türkiye'de henüz bu üretim yapılmıyor. Duyduğumuza göre Balıkesir'deki sebze tohumu istasyonunda böyle bir üretime başlanıyormuş. Ekolojik tohumlar Türkiye'ye özellikle İtalya ve Hollanda'dan geliyor. Bunlar konvansiyonel tarımda kullanılan tohumlara göre 3 kat daha pahalı. Mesela domates tohumunun normal olanının 5 gramı 9 milyon, ekolojik olanı ise 27 milyon lira. Sera tohumu üretiminde dünyada ilk sırada İsrail geliyor. Gen şifreleriyle oynayıp verimi yükselttikleri için tercih ediliyor.
- Kirli hava, kötü beslenme, alkol, stres gibi etmenler zamanla lenf dolaşım sistemimizde toksinlerin birikmesine neden olur. Bunun sonucu kendimizi yorgun, moralsiz ve halsiz hissederiz. Yataktan kalkmakta zorlanırız, saçlarımız ve cildiniz solgun ve donuk olur. Bir insanın sağlıklı olması demek, onun sağlıklı koşullarda çevresiyle ve kendisiyle barışık yaşaması demektir. İnsanın ruhsal, fiziksel ve zihinsel sağlığı yedikleriyle doğrudan ilgilidir. Besinlerimizin sağlıklı olması, toprağın, suyun ve havanın sağlıklı olmasına, Üretim ve işlenmelerinin doğru yapılmasına bağlıdır. Türkiye'deki tarımın yüzde 80'inde suni gübre, herbisit (yabani ot öldürücüler), böcek ve sinek öldürücüler (pestisit ve insektisit) ve fungisitler (mantar öldürücüler) kullanılıyor. Bu maddeler besinlerimize, içme ve kullanma sularımıza girerek sağlığımızı geri dönülemez biçimde kaybetmemize neden oluyor. Suni gübreler nitrojen, fosfor ve potasyum gibi maddelerin tuzları halinde bulunurlar. Bu tuzların suda çabucak eriyebilme ve hızla bitkiye ulaşma potansiyelleri vardır. Ancak bunlar bitki için gerekli 16 ana ve 56 yardımcı mineralden yalnızca 3 tanesidir. Nitrojen, fosfor ve potasyum bitkinin metabolizmasını kontrol ederek bitkinin beslenemeden dokularına su toplayarak hızla büyütüyor. Dokularındaki bu anormal su bitkinin hastalıklara karşı dirençini düşürüyor, mineral ve vitamin miktarını azaltıyor, protein kalitesini de düşürüyor.