Köklerin 1492'de Sultan II. Beyazıt'ın Osmanlı topraklarına buyur ettiği İspanya'dan sürgün edilen Sefarad'lara uzansın...
Büyük deden Rafael David Saban, Türkiye Cumhuriyeti'nin Bakanlar Kurulu onaylı ilk hahambaşı olsun... Baban Rıfat Saban, Türkiye Musevileri Cemaati ve Hahambaşılık Müşavirleri Başkanlığı yapsın. Annen Doli Berec-Kivi pil fabrikalarının ilk sahibinin kızı olsun... Robert Kolej'den mezun ol, New York Üniversitesi'nde 7 yıl tiyatro ve sinema yönetmenliği oku, yüksek dereceyle diploma al... Mezuniyet tezi olarak New York Theatre Workshop'ta sahneye koyduğun ‘‘Hizmetçiler ve Hortlaklar’’la 950 genç yönetmen arasından bursa layık görülen üç kişiden biri seçil...
1992'de Türkiye'ye dönüp Tiyatrokare'yi kur, onlarca kapalı gişe oyunun prodüktörlüğünü, yönetmenliğini yap, kimisinde sahneye çık, Zeki Müren Müzikali'ni yarat... Dr. Stress adıyla siyasetten cinselliğe kadar birçok konuyu mikrofonda ve ekranda korkusuzca tartışmaya aç...
Nedim Saban'a şimdi sormaz mıyız ‘‘Bütün bunları tatlıcı olmak için mi yaptın?’’ diye. Sultanbeyli'deki modern fabrikanın buram buram sütlaç, muhallebi, karamelli keşkül, aşure, ekmek kadayıfı ve de nice pastalar arasında sorduk. Anadan doğma tatlı dilli, zekásı paçasından akan komik bir tontiş adamla dumanı üstünde yüzlerce tatlı arasında konuştunuz mu hiç? Konuşmadınızsa gülmekten ölme sırası şimdi sizde.
Cumhuriyetin ilk Musevi profesyonel tiyatrocusu
- Cumhuriyet Türkiyesi'nin ilk profesyonel Musevi tiyatro sanatçısı benim, 1982'de başladım. Robert'te okurken Beş Kafadarlar adlı bir çocuk tiyatrom vardı, fakir çocuklara parklarda ücretsiz gösteriler yapardık. Hiç unutmam, ilk galamızı 23 Nisan 1983'te Beşiktaş Barbaros Parkı'nda yaptık. O zaman belediyeler bütün tiyatrolardan rüsum alıyordu, biz de havamız olsun, müracaat ettik. Ücretsiz oynasan da yine belediyeye 1,5 lira rüsum yatırıyorsun. Bir gün ben sahnedeyken bir zabıta memuru gelip tuttuğu zaptı benim imzalamamı istemiş. Sahnede olduğumu söylemişler; memur ‘‘İnsin aşağı, ben at yarışlarına gideceğim’’ demiş. Birisi ‘‘Belediyeden geldiler, bunu imzalaman şartmış’’ deyip zaptı önüme itti. Memur bey Veliefendi'ye yetişsin diye oyunu uzatıp istediği imzayı attım. New York Üniversitesi'nde tiyatro yönetmenliği bölümünü bitirdikten sonra sinema da okudum. İlk derste kamerayı veriyorlar elinize, el becerilerim sıfır olduğu için sinema beni zorladı. Broadway'de bilet fiyatları 70 dolardı, bedavadan seyretmek için tiyatrolarda yer gösterici olarak çalıştım. Bir gün baktım staj yaptığım tiyatronun genel sanat yönetmeni bana biletini uzatıyor. Telaş içinde yerini gösterdim ama, heyecandan yanlış yere oturtmuşum.
Haldun Dormen'i sahnede soydum
- Haldun Dormen, Amerika'da beni keşfedip tiyatrosunda bir oyun sahneye koymamı istediğinde 23 yaşındaydım. Çarpıcı bir oyun getirmemi istedi, ben de o sırada dünyada kıyamet koparan ‘‘Uşak Ne Gördü’’yü seçtim. Öyle bir oyun ki, sahnedeki herkes çıplak kalıyor, Haldun Dormen dahil. Böyle büyük bir aktörle o güne kadar çalışmamışım ki. Bir akşam tesadüfen yanından geçerken gişeci kızın konuşmasını duydum, yerimde donup kaldım. Bilet almak isteyenlere ‘‘Boş yerimiz yok ama, ilk 20 dakikadan sonra çok çıkan oluyor, onların yerine sizi alırız’’ diyordu. Bu arada şunu da söylemeliyim; dünyada hiçbir tiyatro sistemi yok ki, hep en komik patronu olsun, başrolleri hep o oynasın. Ben kendi tiyatromda kendime rol vermiyorum, önemli olan ekip. Birçok patron tiyatrocu bugüne kadar en güzel rolleri hep kendilerine verdikleri için açmaza düştüler.
Köpeğim Çiço’yu da simit manyağı yaptım
- Çiço adlı Amerikan Cocker cinsi köpeğim var, onu da kendim gibi simit ve ekmek manyağı yaptım. Köpeğe geçmeden önce evde kuş besledim, özellikle de papağan. Birinci papağan cereyandan gitti, ikincisi feci hastalıktan. Veterineri aradım, baktım adam bozuk; ‘‘Siz bu kuşu neyle beslediniz?’’ diye sordu. O aralar ben gecede bir kilo Siirt fıstığı yiyordum, bizim papağan da nasipleniyordu tabii. Meğer hatalı beslenmeden dolayı karaciğeri iflas etmiş.
Türk tiyatrosunun yıldızları
- Yıldız Kenter'in tekniğine ve vücudunu kullanmasına hayranım. Metin Serezli ve Uğur Polat'a da. Nevra Serezli, Ali Poyrazoğlu, Demet Akbağ tiyatronun gerçek starlarıdır.
Tatlıyla hiç aram yoktur Size çok şaşırtıcı gelebilir ama, benim tatlıyla hiç aram yoktur, kilolarım hep fast-food gıdalardan. Suşi, hamburger, pizza, kaşar ekmek, kaşar simitte sınır tanımam. Amerika'da okurken vejetaryendim, 67 kiloya kadar inmiştim, şimdi 100'ün biraz üstündeyim.
Tiyatro ile tatlı her ikisi de sanat
- Tiyatro ile tatlı arasında muhteşem bir bağ var, her ikisi de sanat. Nazım, Abidin Dino'dan mutluluğun resmini yapmasını istemiş, ben olsaydım kocaman bir kazandibi çizerdim. Tiyatro yaparken ‘‘Bizim çocuk güzel tatlı yapar’’ diyenlerle karşılaşırdım; şimdi ise ‘‘Bizim hanım güzel tatlı yapar, size de yapsın’’ diyenlerle karşılaşıyorum. Tatlıcılıkla birlikte hem hayatıma, hem de yanaklarıma renk geldi. Sabahları dükkan temiz mi diye 07.00'de İstinye'de oluyorum, güne erken başlamayı öğrendim. Şirketteki arkadaşlarımın dertlerini dinledikçe yaşamın o kadar da karışık olmadığını, fakat kavga gerektirdiğini, hayatta hiçbir şeyin sanat dünyasının sandığı gibi olmadığını öğrendim. Geleyim adımızın neden ‘‘Tatlıcı Tombak’’ olduğuna. Tombak bilindiği gibi çok değerli tarihi bir sanatımız, tatlı da bir sanat. İki sanatı birleştirip adımızı Tatlıcı Tombak koyduk. Sultanbeyli'deki fabrikamızda son model makinelerle el değmeden üretim yapıyoruz. Ürünlerimizde asla mandıra sütü kullanmıyoruz, çünkü içinde bakteri olabiliyor. Halkı tatlı tatlı zehirlememek için sadece UHF pastörize süt kullanıyoruz.
Hangi semtte ne yeniyor
Mağazalarımızda bir araştırma yaptım; Bayrampaşa’da tel kadayıf, Nişantaşı'nda karamelli keşkül, Caddebostan'da kazandibi, Bakırköy'de şekerpare, Etiler'de fırın sütlaç, İstinye'de ise profiterol önde koşuyor. Benim tercihim de üstü nar gibi kızarmış fırın sütlaç.
Oksijen maskesiyle uyuyorum
- Mesela ben sarhoş da olamam, genelde votka-vişne içerim. Baktım 20 kadehle bile ayaktayım, boş yere para verip karaciğeri yormanın álemi yok, bıraktım. Bende öyle kolesterol gibi şeyler yok, doktorları bu konuda hep hayal kırıklığına uğratıyorum. Bende başka cins hastalıklar var, mesela uyku apnesi. Şişman kişilerde uykuda nefesi tıkanmasın diye beyin derin uykuya daldırmıyor, rüya görmeye hasret kalıyorsun. Son 8 yıldır tedavi altındayım, geceleri oksijen maskesiyle uyuyorum.