Yener Süsoy’a Emniyet Genel Müdürlüğü’nün son zamanlarda yaptığı çalışmaların bir panoramasını çizen Abdülkadir Aksu, Emniyet teşkilatının kısa süre içinde Avrupa Birliği standartlarına ulaşacağı müjdesini de verdi. Aksu, AB’de 250 kişiye 1 polisin düştüğünü, bizim de bu rakama ulaşmamız gerektiğini belirtti.
İstanbul’un asayişi Ankara’dan nasıl görünüyor Sayın Aksu. Sizin oraları bilmem ama, biz burada kapkaççılardan, hırsızlardan, eli silahlı magandalardan el aman diyoruz.
- Bence İstanbul’un asayişinde anormal bir durum yok. Arkadaşlarımız bütün gayretleriyle geceli gündüzlü çalışıp, yetkilerini sonuna kadar kullanıyorlar. Suçlular yakalanıyor ama, İstanbullunun bundan haberi olmuyor galiba. İstanbul’u dünya metropolleriyle karşılaştırdığımız zaman görüyoruz ki, suç oranı hayli düşük. İstanbul’da 15 bin polis eksiğimiz var, bugünkü mevcudumuz 29 bin kişi. 2001 yılındaki polis sayısıyla şu andaki polis sayısı arasında bile 2 bin açığımız var. Her müracaat edene 5 dakika içinde buyur ruhsatını demiyoruz. Kaçak silah yalnız Türkiye’nin değil, bütün dünyanın sorunu. Saddam’ın Irak’taki silah depoları bugün terör örgütlerinin elinde. Kapkaççıların arkasında organize suç örgütleri var. Yurdun her bölgesinden insan var, sadece belli bir bölgenin egemenliğinde değil.
MOBESE sistemi içinde İstanbul’un muhtelif yerlerinde 560 kamera var, yakında bu sayı 1000’e ulaşacak. Köprüler otoyollar, büyük mağazaların bulunduğu yerler, meydanlar sürekli kontrolümüz altında. Bunu sadece bir kamera düzeni olarak düşünmeyin. Bu uygulamayla İstanbul’da birkaç ayda neler yapıldı, bir bilseniz. Mesela köprü ve otoban turnikelerinden geçen 25 milyon aracın sorgulaması yapıldı. Bunlardan 503’ünün çalıntı olduğu tespit edildi. Bu kameralar sayesinde İstanbul polisi 12 milyon korsan CD, DVD ve kitap yakaladı bir hafta içinde. Yine bu sayede 385 asayişe müessir olay tespit edilip, ekipler o bölgelere yönlendirildi. Şimdi amacımız 3 yıl içinde MOBESE’yi bütün ülke geneline yaymak.
Polisimizin hepsi üniversiteli olacak
Polisimiz AB ile uyumlu hale geldi mi, hem eğitim, hem de sayı olarak?
- Şu anda en önemli sorunumuz, polis sayısındaki eksiklik. Çok acil olarak bu açığı kapatmak zorundayız. Çünkü, Avrupa Birliği üyesi ülkelerin standardı, 250 kişiye 1 polis. Bizde ise bu oran son zamanlarda bazı yerlerde 340 kadar çıktı. Sayıyı AB standartlarına ulaştırabilmek için ortalama 40 bin polise ihtiyacımız var. Bunun 15 bini sadece İstanbul’a ait, düşünün. Teşkilattan her yıl ortalama 5 bin kişi emeklilik ve çeşitli nedenlerle ayrılıyor. Bu arada polis okullarının eğitim seviyesini yükselttik. 2001 yılına kadar 30 tane polis okulu vardı, 9 aylık eğitimle polis memuru mezun ediyordu. Bu okulları 2 yıllık meslek okulları yapınca, 10 bin mezun düştü 4500’e.
Ben polis meslek yüksekokullarının sayısını 26’ya çıkardım, mezun sayısı 7 bine yaklaştı. Anadolu Üniversitesi’yle imzaladığımız protokolle 2 yıllık polis meslek eğitimi öğrencilerine öğrenim imkánı sağladık. 2004-2005 eğitim döneminde 21 bin 548 polisimiz kayıt yaptırdı. Bu da gösteriyor ki, yakın bir gelecekte polis teşkilatında yükseköğrenim almayan personel kalmayacak. Ayrıca, Sayın Başbakanımızın direktifiyle çıkardığımız son bir yasayla, 4 yıllık fakülte mezunlarını polis yapmaya başladık. Bunun 2 bini 6 aylık eğitimden sonra geçen ayın 15’inde kuralarını çekip görev yerlerine dağıldı.
Bütün illerimiz kameralı olacak
Polis sayısını artırmakla asayiş daha mı iyi sağlanır?
- Hayır, asayişi sağlamak için sadece polis sayısını artırmak kafi gelmiyor. Polis sayısını artırmakla alan hákimiyetine kavuşuyorsunuz, elbette bu çok önemli. Bunun yanı sıra bilişim, bilgi teknolojisinden de geniş ölçüde istifade ediyoruz. Emniyet teşkilatına bilgi işlem hizmeti verilmesi amacıyla kurulan POLNET’in bünyesinde 39 farklı proje var. POLNET, her tür bilgiye en hızlı, kolay ve güvenilir şekilde ulaşmamızı sağlayan modern bir bilgi sistemi. Ulusal ve uluslararası tüm bilgi ağları ve bilgi bankalarına entegre olabilecek yapıda. MOBESE dediğimiz "Mobil Elektronik Sistem Entegrasyonu", Emniyet Genel Müdürlüğü araçları için tasarlandı. İletişim altyapısı olarak GPRS teknolojisini kullanan yazılım ve mobil donanım birimlerinden oluşan, coğrafi bilgi sistemleri ve bilgi yönetim sistemlerinin entegrasyonu. MOBESE’yi ilk olarak 2001’de Diyarbakır’da başlattık. NATO Zirvesi sırasında İstanbul Şişli’deki kongre vadisinde bir müddet denedik. MOBESE’yi bütün illerimize yayacağız.
İşte Aksu’nun diyet mönüsü
Sabah: Uyanır uyanmaz, aç karnına 2-3 bardak ılık su içmek şart. Kahvaltıda 1 dilim ince kepek ekmeği, 1 kibrit kutusu büyüklüğünde az yağlı beyaz peynir, şekersiz çay veya kahve veya az yağlı süt. Sebzenin her çeşidi, domates, biber ve mantar ızgara sınırsız. Haftada 3 gün 1 adet çok katı pişmiş yumurta da var. İsterseniz 2 yumurtanın beyazıyla mantarlı omlet veya menemen yapabilirsiniz.
Öğle: 1 tabak az yağlı sebze yemeği, az yağlı sınırsız salata, 1 küçük kase yağsız yoğurt, 1 dilim kepek ekmeği.
16.00: 2 adet kepekli diyet bisküvi veya 1 elma.
Akşam: Orta büyüklükte ızgara et veya balık veya derisi alınmış tavuk. Az yağlı salata yine sınırsız.
22.00: 1 elma ve 1 portakal.
5 ayda 18 kilo verdim
Hayli kilo vermişiniz beyefendi, bakıyorum bu dik merdivenleri ikişer ikişer çıkıyorsunuz.
- Her iki dizimden de menüsküs ameliyatı geçirdim, bayağı rahatsızlık veriyordu. Beni gören her doktor, kilo vermemin kesin şart olduğunu söyler olmuştu. Dizlerim, 100 kilonun hayli üstünde olan ağırlığımı çekmiyordu. Hayatımda sigara içmediğim halde, zor nefes alıyordum. Yaklaşık 5 aydır doktor kontrolünde sıkı bir rejim uygulayıp 18 kilo verip 80 kiloya indim. Hem dizlerimdeki sıkıntım kalmadı, hem de nefes alamamam bitti. Diyet önemli ama, her şey insanın kendi beyninde bitiyor. Ben yememe içmeme disiplin getirerek meseleyi çözdüm. Eskiden yemek aralarında hiç ağzım durmazdı, çay pasta ikramlarını reddedemezdim. Akşam eve gelirdim, yatıncaya kadar gelsin meyveler, gitsin hamur tatlıları. Son 5 aydır bunların hepsini kaldırdım.
Uyuşturucu trafiği artık bize uğramıyor
Uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılarının rotaları hálá aynı mı?
- Uyuşturucuyla son birkaç yıldır öylesine etkin bir mücadele yapıyoruz ki, bu yüzden kaçakçılar rota değiştirdi. Bu gerçek, Avrupa Parlamentosu’nun bir oturumunda da tescil edildi zaten. Türkiye üzerinden Batı’ya giden kaçak yolu, şimdi bize uğramadan Akdeniz’in güneyinden veya Karadeniz’in kuzeyinden geçiyor. Uyuşturucu, silah kaçakçılarıyla olduğu gibi, insan kaçakçılarıyla da mücadele ediyoruz. Geçenlerde Yunanistan’da bir toplantı gerekleşti, bizim irade beyanımızla. İnsan ticaretine karşı 4 ülke olarak toplu bir mücadele süreci başlattık. Kaynak ülke, transit ülke ve hedef ülke olarak İran, Pakistan, Türkiye ve Yunanistan bir araya gelip birlikte işbirliği yapalım dedik. İnsan kaçakçılarının rotası da, yine amansız mücadelemiz sonucu değişti. Son 5 yılda 500 binin üzerinde insan yakalamışız, korkunç bir rakam. Bu işleri 37 ayrı ülke uyruğundan 5 bin küsur kişi organize ediyor. Daha çok doğumuzdaki ülkelerden gelip Ege Bölgesi, Tekirdağ ve Batı Karadeniz bölgelerine gidiyorlar. Onun için Sahil Güvenlik Komutanlığı’na buralarda çok iş düşüyor. Yakalamakla iş bitmiyor ki, ondan sonra bakımları, ülkelerine iadeleri var.