Umut Akyürek, Türk halk müziğinin genç yıldızlarından Elazığlı Oktay Ertuğrul ile 8 yıldır nişanlı.
Türk müziğinin son Umut'u iki yıldır ‘‘Gaggoş’’ Oktay'ın Halkalı Toplu Konutlar'daki mütevazı baba evinde oturuyor. Eve mis gibi börek kokuları altında girdik. Meğerse Türk müziğinin Arnavut kökenli ‘‘coloratur soprano’’su mantarlı Arnavut böreğini yeni çıkarmış fırından. Kayınvalidesinden öğrendiği Elazığ usulü mercimek köftesi de cabası. Salona girdiğimizde ise ‘‘Aşkım’’ın aşırı konukseverliği başımızı döndürdü; o geveze bir muhabbet kuşu.
Umut Akyürek, ilk bakışta sanki dokunduğunuz anda tuzla buz olacak narin bir biblo izlenimi veriyor. Onu pamuklara sarıp cam fanusta saklamak geliyor insanın içinden. Ama söz Türk müziğinden açılınca o Barbie bebek gidiyor, yerine yırtıcı bir dişi kaplan geliyor. Bilesiniz ki, kaplanlığında bile ela gözleri buğulanıyor, yüzünden gülücük eksik olmadığı gibi. Bakalım siz nasıl bulacaksınız Türk müziğinin 27 yaşındaki son Umut'unu. Meraklanmayın, herkese yetecek kadar börek, çay var ama, mercimek köftesinden emin değilim.
Sesim Allah vergisi ama ben ustalarıma hayranım
Vecdi Bingöl sanki onun için yazmış ‘‘O dudaklar yine yaz geldi de, bülbülleşiyor’’ diye, Sadettin Kaynak da sanki onun için bestelemiş.
- Eğer meşhur olmak gayesiyle yola çıksaydım, şu anda meşhurlukta 10 seneyi geride bırakmıştım Türkiye şartlarında. Kendime, eğitimime, Türk müziğine yakışmayan bir şey yapmamak için bugüne kadar bekledim. Gerçekten iyi bir sanatçı olabilmenin yolunun eğitim ve TRT'den geçtiğini düşündüm. Bülbül sesi çıkarmak için hiç özel bir çalışma yapmadım, Türk müziği eğitimi içinde böyle bir şey yok, herhalde Allah vergisi. O bende tamamıyla doğal gelişti, ayrıca eserin orijinalinde de yok. Bu şarkıyı bana ilk kez Mustafa Erses hocam okutturdu. ‘‘Hocam içimden böyle bir doğaçlama geldi, ne dersiniz?’’ diye sordum, çok beğendi ve yapmamı istedi. Genç yaşta bir şarkıyla özdeşleşmek çok güzel. Sadettin Kaynak'ı çok seviyorum, onun eserlerini kendime çok yakın buluyorum. Mediha Şen Sancakoğlu'nun sanatçı duruşuna, Serap Mutlu Akbulut'un üslubuna, Gönül Akkor'un buğulu sesi ve içten yorumuna, Seçil Heper'in asillik ve zarafetine hayranım. TRT'ye ilk girdiğimde beni Sabite Tur Gülerman'a benzetirlerdi, o büyük sesi hiç dinlememiştim. Dinledikten sonra gerçekten kendimi ona çok yakın buldum, bir de Mediha Demirkıran'a.
Hüzzam ve hicaz beni ağlatır
Çok aşırı kırılganım, sulu gözlüyüm, kendimi kıyasıya eleştiririm, keşke biraz sert mizaçlı olsaydım. Özellikle TRT çekimlerinde şarkı söylerken gözlerim yaşarır. Hüzzam ve hicaz çok ağlatır beni, özellikle ‘‘Ümidini Kirpiklerine Bağladı Gönlüm’’ şarkısı.
Parasızlıktan nişan yüzüklerimizi sattık
Umut Özyürek, ne zaman ki nişanlısından söz ediyor, o anda yanakları pembeleşiyor, gözbebekleri parlıyor. Ve göğsünü gere gere anlatıyor TRT Türk halk müziği sanatçısı Oktay Ertuğurul'a olan aşkını.
- Oktay'la 8 yıldır 24 saat beraberiz, kendi iç dünyamızda sanatımız dahil çok büyük savaşlar verdik. Size bütün samimiyetimle ilk defa itiraf ediyorum, Oktay'la aşk yaşayalım diye yola çıktık ama, bunu yaşama fırsatını bulamadık. Bu arada belirteyim, Oktay da bana aşıktır ama, ben ona daha fazla aşığım. Konservatuarda birlikte okurken küçük gelirlerimizle hem kendimizi yaşattık, hem da ailelerimize destek olduk, oluyoruz da. Konservatuarı kazandıktan sonra imkansızlıktan bir ev tutamadım, Hisarüstü'nde oturan bir aile dostumuzun yanına sığınıp iki yıl onlarla kaldım. Parasızlıktan evlenemedik bile, işte hesap ortada. İdeallerimizden sapsaydık çok büyük paralar kazanabilirdik, hiç yeteneği olmayan insanların nasıl yaşadıkları ortada. Belimizi birazcık doğrultmamız son bir yılda oldu, sadece bir araba alabildik. Otobüs parası bulamadığımız için okula gidemediğimiz günler de oldu. İki de bir nişan yüzüğü alıyorduk, haftasına paramız kalmayınca gidip satıyorduk. 8 yıl göçebe gibi yaşadık, öğrenci arkadaşlarımızın evlerinde kaldık. Bunlar gariban edebiyatı değil, yaşadığımız gerçekler, iyi ki de yaşamışız.
Alışılmış hoş hanım değilim
Nereden çıktı bu kadın, kimin nesi, arkasında kim var, Japonya konseri kimden torpili?
- Arkamda sadece kendim varım, hocalarım, eğitimim var, bir de Allah. Albümümle ilgili bütün çalışmaları, her şeyiyle Oktay'ın da yardımıyla ben yaptım. Daha önceleri Serap Mutlu'ya kasetler yapmış Türk müziği aşığı Yücel ailesi, 50 milyarla bu albümünün sponsorluğunu yaptı. Kimse bana karışmadı, istediğim şarkıyı seçtim, okudum. Dilek Hanif bedava elbise verdi, Nihat Odabaşı başkasından aldığının dörtte birini aldı. DMC'yle yapılan anlaşmaya göre ben bir kuruş almayacağım, Yücel ailesi alacak, yani bu parayı bana hibe etmediler. Oktay'la birlikte saatlerce otobüs yolculukları yaparak Türkiye'nin dört bir yerindeki musiki cemiyetlerinde, derneklerde hiçbir ücret almadan konserler verdik. Oralarda otellerde değil, yöre insanının evlerinde kaldık. Bunları yapmak yerine gazino, kaset tekliflerini değerlendirip, bahaneler uydurabilirdim. Yener bey, Japonya benim Türkiye'yi yurtdışında temsil ettiğim tek yabancı ülke değil, ayrıca hiç First Class'ta uçmadım. Defalarca Çankaya Köşkü'ne davet edildim, çok özel protokole hitap ettim. Sayın Demirel'in döneminde Ürdün Kralı'na, Gürcistan ve Romanya devlet başkanlarına konserler verdim. Bunlarla elbette gurur duyuyorum, ama herkese anlatıp ortalığı ateşe vermedim. Japonya da işte böyle bir şeydi, ben böyle heyecanları fazlasıyla yaşadım. Ayrıca Japonya'ya gitmen hiç önemli değil, orada ne yaptığın önemli. Bırakın sesimi, eğitimimi, fiziğimi kullanıp birkaç Arabesk şarkı söyleyip sahnelere çıkıp para kazanmayı ben bilmez miydim? Ben alışılmış hoş hanımlardan değilim, bana bugüne kadar yan gözle bakan olmamıştır.
Babamla 11 sene görüşmedim ama ona kırgınlık duymuyorum
- Ankara doğumluyum ama, hiç Ankara'da yaşamadım. Çocukluğum, ilköğretim yıllarım Adapazarı ve Sapanca'da geçti. Baba tarafından Arnavut kökenliyiz ama Adapazarı'nın yerlisi sayılırız. Geçenlerde öğrendim, büyük dedem Sultanahmet Camii'nin başmüezziniymiş. Babam Gündüz Akyürek'in Sapanca'da diş kliniği vardı, bir dönem belediye başkanı yardımcılığı da yaptı. Babamla 11 yıl küskün kaldıktan sonra Oktay'ın teşvikiyle geçen yıl başladım görüşmeye. Annemden ayrıldıktan sonra bizi aramadı, biz beş çocuğuyla hiç ilgilenmedi. Bütün yük benim omzuma bindi, konservatuarda okurken. Evi geçindirebilmek için orduevlerindeki gecelerde Kasım İnaltekin'le birlikte fasıllara çıktım. Üç beş kuruş olsun, yeter ki aile yeri olsun düşüncesiyle tercih ettim oraları. Babama olan kırgınlığım aslında kendi adıma değildi, ilgi ve şefkate benden çok kardeşlerimin ihtiyacı vardı. Anne baba ayrılınca böyle şeyler olabiliyor, babam şimdi ikinci eşiyle evli, ondan da 7 yaşında bir kız kardeşim var. Bugün babama hiç kırgınlık duymuyorum, o günler artık geride kaldı.