Allah AKP'yi Refah'a benzetmesin

Aydın'daki baba ocağı Çakırbeyli Çiftliği'nde arkadaşımız Yener Süsoy'a özel bir röportaj veren Aydın Menderes, hem babasıyla ilgili bilinmeyen anılarını anlattı, hem de yaşadığı siyasi deneyimleri aktardı. Adnan Menderes, AKP'nin Refahyol hükümetinin düştüğü hatalara düşmemesi gerektiğine dikkat çekti.Refahyol hükümeti arı kovanına çomak soktu- Refahyol hükümetinde olmadık şeyler yapıldı, adeta arı kovanına çomak sokuldu. Yapılanların ne Müslümanlıkla alakası vardı, ne de siyasetle. Her iki parti de durduk yerde ipleri germekten başka bir şey yapmadı, sonunda Türkiye 28 Şubat'a geldi. Ben orada bu yanlışları elimden geldiği kadar bütünüyle göstermeye çalıştım. Refah'tan sonra Fazilet kurulunca, bir merkez sağ parti olma fikri daha ön plana çıktı. Ali Coşkun, Abdullah Gül, Cemil Çiçek gibi arkadaşlarla Recai Kutan'a gidip uzaktan kumandalı yönetime izin vermemesini söyledik. 1999'un başlarında Recai Bey bir gün başkanlık divanında ‘‘Ben geçen gün başörtülü adayımız olmayacak dedim ama, kadınlar kolundan çok tepki geldi, ne dersiniz’’ dedi. Ben hemen söz alıp şunları söyledim; ‘‘Başörtülü aday çıkartırsanız onun arkasında nereye kadar durabileceksiniz? Başı örtülüye yemin ettirilmek istenmeyecektir, ne yapacaksınız o zaman? Zaten birtakım aşırı hareketlerle Türkiye son 50 yıldır demokratik hak ve özgürlükler başlığı altında din ve vicdan hürriyetiyle ilgili birçok kazanımını kaybetti. Şimdi elinize ne geçecek, mecbur musunuz Türkiye'de başı örtülü bir hanımın milletvekili olarak yemin edemeyeceğini ispatlamaya? Bizim parti olarak görevimiz bu mu, yazık olur, bu işler büsbütün sürüncemede kalır.’’ Daha sonraki günlerde de baktım olmuyor, durmanın anlamı kalmadığına karar verip Fazilet Partisi'nden ayrıldım. Allah AKP'yi Refah Partisi'ne benzetmesin.AB, askerle AKP'yi karşı karşıya getirmek amacında- Avrupa Birliği açık ve aleni bir şekilde Türk Silahlı Kuvvetleri'ni kendine hedef olarak seçti. İkide bir bize, askerle ilgili şu düzenlemeleri yapmazsanız sizi almayız diyor. Amacı, AKP ile Silahlı Kuvvetleri karşı karşıya getirmek. Umarım ve dilerim ki, AKP böyle bir oyuna gelmez. Bir Cumhuriyet hükümeti için yabancının lafıyla kendi askeriyle ilgili düzenlemeler yapmaya kalkışmak, Türkiye adına çok büyük bir hata olur. Sonra, TRT'de Kürtçe yayın denemeden, özel televizyonlara izin verilmesinin ne anlamı var, kimse gırtlağımıza basmıyor ki? Bunun askere karşı olmak için yapıyorlarsa o da daha bir yanlış. Bu düzenlemeler ortada AB yokken 1990-95 arasında yapılsaydı, o zaman Kürt kardeşlerimiz devletine ve parlamentosuna teşekkür edecekti. Ama, Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarıyla kendi arasına çok büyük bir yabancı gücü koydu. Adnan Menderes'in bilinmeyen iki hayatta kalma hikayesi- Menderes Nehri'nin kuzeyi Yunan işgal bölgesi, güneyi ise İtalyan işgal bölgesi... İtalyanlar, uzun boylu asker çıkarmış filan değiller, çok fazla rahatsız eden bir varlıkları yok, Yunanlıları da sevmiyorlar... Babam o sırada zehirli bir tropikal sıtmaya yakalanıyor. Bünye olarak güçlü ama, ne doktor var, ne ilaç. O sırada işitiyorlar ki, Çine'de bir İtalyan askeri doktor var. Ethem Menderes'le babam kalkıp oraya gidiyorlar. Kahvede oturup doktorun şehre gelmesini beklerlerken babam ateşin şiddetinden kendinden geçip bayılıyor. Hemen kucaklayıp doktora götürüyorlar, sonunda iyileşip hayata dönüyor. Bir başka ölümden dönüş olayını da annem bir gece Ankara'da şöyle anlattı: ‘‘Baban gece biraz geç geldi, ışığı filan yakmadan doğru yatağa girip yattı. Sabah kalkıp giyinirken ‘Berin hadi gel şöyle Bakanlıklar'a kadar beraber yürüyelim, hava almış olursun. Ben oradan bir yere gideceğim, sen otobüsle dönersin' dedi. Böyle bir ádetimiz olmadığı için ne olduğunu pek anlamadım, çıktık. Kavaklıdere'de şimdiki Alman sefaretinin oraya geldiğimizde bütün camları kırılmış tepetaklak duran bir araba gördüm. Babana ‘Bu arabadan katiyen kimse canlı çıkmamıştır, acaba kim vardı içinde?' diye sorduğumda güldü; ‘Onun içinde ben vardım hani' dedi...’Atatürk’le meselesi olan AB’yi istiyor - Yener Bey, Avrupa Birliği birilerine niye cazip geliyor, çünkü bundan sonra Türkiye'nin resmi ideolojisi Atatürkçülük olmayacak. Atatürk ilkelerinden bir tanesi eğer AB'nin anayasasıyla, kararlarıyla çelişiyorsa biz ondan vazgeçeceğiz. Elbette Atatürk'le, Atatürkçülükle meselesi olan insanlar açısından AB'ye bu manada girmek altın bir fırsattır. Tayyip Erdoğan ve AKP değiştiğini söylüyor, söyleyin o zaman, dün ne idiniz, bugün ne oldunuz? Yarın ne olacaksınız, ya tekrar değişirseniz ne olacaksınız? AKP'nin arabası trafikte dur denirse durur, geç denirse geçer. Göle düşen arabayı dalıp babam çıkarmış Bizim Azmak Köprüsü'yle Çine Çayı Köprüsü arasındaki küçük göle bir araba kaçmış, dalgıç filan getirdilerse de bulamamışlar. Köylüler anlatır, rahmetli babam suya dalıp arabayı bulmuş ve kancayı geçirmiş. Sonra öküzlerle çekip arabayı dışarı çıkarmışlar. Babam ilk yıllarda kendini çiftçiliğe o kadar vermiş ki, işinin başında kalmak, şehre inmemek için saçını sıfır numara tıraş ettirmiş. Annem anlatırdı, babam çiftliği hep yürüyerek gezermiş, hiç ata binmezmiş. Sadece yürümeyi sevmekten değil, çünkü ata binmekte bir azamet var. İnsanlarla araya mesafe koyduğunuz için kaynaşmanıza engel olur. Çok ince ruhluydu rahmetli, bütün bunlara kadar düşünmüş. Rahmetli babam nükte yapılmasından pek hoşlanır, gülmesini çok severdi. Zaten Yassıada'ya kadar yüzünün gülmediği fotoğrafı hiç yoktur.
Yazarın Tüm Yazıları