ABD’liler isim vermedi ama tarif Şahinkaya’ydı

Yalım Eralp'e kimileri ‘‘Altın Kafa’’ der, kimileri de ‘‘Şeytan-ı Ekber.’’ 1962'de SBF'yi bitirir bitirmez katıldığı Dışişleri'ne 38 yıl aralıksız hizmet ettikten sonra, kendi isteğiyle emekliye ayrılarak veda etti.CNN Türk'te onu izlerken ülkesini temsil için koşuşturduğu New York'u, Gümülcine'yi, Roma'yı, Brüksel'i, Yeni Delhi'yi, Viyana'yı hissedebilirsiniz. Ya da Dışişleri Sözcülüğü'nü, Mesut Yılmaz'a, Tansu Çiller'e yaptığı danışmanlıkları... Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Millet Meclisi'nin Konya Milletvekili Tevfik Aladağlı'nın torunudur Yalım Eralp. Ve de Ankara Ziraat Fakültesi'nin ilk kadın dekanı Muazzez Eralp'in oğlu. Yalım Eralp, eşi Aydan Eralp'in Gümüşsuyu'ndaki evi 17 Eylül depreminde hasar gördüğü için Suadiye'de kirada oturur. İtalya'da ekonomi master'ı yapan biricik oğlu Aydın'ı çok özler. Fenerbahçelidir, piposunu elinden eksik etmez ama, sigara içer, sıkı briç oynar, her sabah aletli jimnastik yapar, çok okur, dedikodudan nefret eder, Orhan Eralp'le akrabalığı yoktur. Sevgili Yalım Eralp'le CNN'deki odasından Suadiye'deki evine kadar bir konuştuk, pir konuştuk. Yaşadığı, duyduğu nice gizli anılarını ilk kez anlattı, tarihe ışık tutmak ve kamuoyunu bilgilendirmek amacıyla. Tıpkı öteki onurlu ve yürekli meslektaşları gibi.Rüşvet belgelerini kuryeyle yolladıkYalım Eralp, Washington Büyükelçiliğimizin genç bir müsteşarıdır, yani Kançılarya Şefi. Yani Elekdağ teknik direktördür, Eralp ise takım kaptanı.- 1981 sonbaharında bir gün Amerikan Senatosu Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Percy'nin yardımcısı Hans Binnedijk beni arayıp ‘‘Şu anda Percy, Büyükelçiniz Elekdağ'la görüşüyor, biraz sonra seni Kongre'ye çağıracağız’’ dedi. Biraz sonra Şükrü bey beni çağırdı, belli ki Percy'le yaptığı konuşmadan bir büyükelçi olarak rahatsız olmuş. Percy ona demiş ki ‘‘Bir olay var, ayrıntısını Yalım'a vereceğiz, yarın da birisi sizi görmeye gelecek. Bu konunun üzerine gidin, yoksa Kongre'de komisyon olarak bir oturum yapıp bu konuyu tartışacağız.’’ Yener'ciğim görüyorsun ki çok vahim bir durum var. Kongre'de bana ayrıntılı bilgiler verip ‘‘Türkiye bir uçak seçimi yapacak, teklif verenlerden General Dynamics firması kendi uçağının performans kriterlerinin kasten düşük gösterildiği kanaatinde varmış’’ dediler. Yani ‘‘Sizinkiler olayı kasten manüpüle edip rüşvet karşılığında öbür uçak F-18'i almaya gayret ediyorlar’’ demeye getiriyorlar. Bilgilerde falanca askeri kişilerin, filanca otelde buluşmaları, rüşvet aldıkları gibi ayrıntılar da var. Zamanın Hava Kuvvetleri Komutanı Tahsin Şahinkaya'nın adı yok ama, öyle bir tarif yapılmış ki, ister istemez öyle bir sonuca varıyorsunuz. ÇİFTE MÜHÜRLÜ MEKTUPErtesi gün konuyla ilgili daha ayrıntılı bilgiyi şirketin genel müdürü gelip Şükrü beye verdi. Adam gitti, Şükrü beyle baş başa kaldık. Bunu Ankara'ya bildirmek lazım ama, nasıl bildireceğiz? Şükrü bey klasik metot şifre dediğimiz kapalı mesaj göndermeyi düşünüyordu. Kendisine ‘‘Böyle bir şey yazarsanız en aşağı 9 tane basılır, birçok kimse okur. Böyle bir hassas dönemde böyle bir hassas konuyu kimsenin bilmemesi lazım’’ dedim. Çözüm için fikrimi sorunca ‘‘Siz Devlet Başkanının büyükelçisiniz, kendisine özel mektup yazarsanız, bir kuryeyle gider’’ dedim. Şükrü bey fikrimi beğendi, bir cumartesi günü zamanın Devlet Başkanı Kenan Evren'e ayrıntılı bir şekilde benim kaleme aldığım bir mektup yazıldı. Çift kırmızı mühürlü zarftaki mektup üç gün sonra Ankara'dan gelen kuryeye teslim edildi. EVREN'DEN CEVAP YOKDaha sonraları Evren'den bu mektuba karşılık herhangi bir cevap gelmedi. Aslında bu mektubun üzerinde bir muamele yapılması da çok zordu, çünkü ortada bir kanıt yoktu, sadece iddia vardı. Savcılık iddiası da değil, bir firma tarafından kuvvetli şüpheler izhar ediliyor. Çok ilginçtir; Türkiye başından beri şikayetçi firmanın F-16'larına sıcak bakıyordu. F-18'lerin kanatlarının katlanır ve bizim hangarlara giremeyecek büyüklükte olması zaten engel olarak görülüyordu. Percy, ne Kongre'de bir oturum yaptı, ne de bu olaydan bir daha söz etti. Daha sonra Evren'in ‘‘Biz beraber geldik, beraber gideriz’’ dediği söylendi. Şahinkaya'yı son olarak 10 Eylül 1980'de Washington'a geldiğinde sefarette gördüm. Kendisine ‘‘Paşam sizce cumhurbaşkanı ne zaman seçilecek?’’ diye sorduğumda bana ‘‘Göreceksiniz, çok yakında’’ demişti.Çiller, Yılmaz'ın ajanı diye suçladıMesut Yılmaz ve Tansu Çiller. Kaderin cilvesine bakın ki, Yalım Eralp ikisinin de danışmanlığını yaptı.- Mesut beye ilk danışmanlığım 1991'de seçimlere kadar üç ay sürdü. Seçimlerden sonra ‘‘Mesut beyin adamı’’ diye beş ay işsiz kaldım, bakanlığa müşavir kadrosuyla döndüm. Evde oturdum, kitap okudum, melekelerimi yitirmemek için satranç oynadım. Sonra devrin Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin çağırıp NATO Genel Müdürlüğü'nü önerdi, hemen kabul ettim. O sıralarda şurayı süpüreceksin bile deseler belki kabul ederdim. Tansu hanım başbakan olunca danışmanlık önerdi, NATO'daki görevim sırasında kendisiyle de çalışarak iki şapkalı oldum. Mesut beyle benim ilişkilerim hep devam etti ama, Tansu hanım bana küstü. Mesut beye gizli bilgi verdiğim ithamıyla karşılaştım. Tansu hanıma en son ithamında kendisine ‘‘Efendim ben Mesut beye gizli bilgi versem, Mesut bey bulunduğu yerde olmazdı’’ dedim. YARIN: EVREN PAŞA’NIN KIRDIĞI POT
Yazarın Tüm Yazıları