Paylaş
2000’li yılların havası -2-
Görüş mesafesini iyice azaltıp ortalığı kaplayan ve trafiğin akışını yavaşlatan bu duman benim düşündüğüm gibi bir yangın dumanı değilmiş. Sadece hava kirliliğiymiş.
Ama ne kirlilik! Sanırsınız ki, bulut aşağıya indi de tıpkı dağlarda olduğu gibi sisin içinde dolaşıyorsunuz... Tabii bir farkla, buradaki sisin rengi daha çok petrol yanıyormuşcasına kara.
O kadar değil ama teşbihte hata olmaz derler. Neyse bunun üzerine düşünmeye başladım. Öyle ya, 2000'li yılların arifesinde tek düşüncemiz ‘‘acaba nasıl bir dünyada yaşayacağız.’’ Ve sanki bir işaret gibi karşımda duruyor işte.
Tabii karşımda falan durmuyor, düpedüz yoğun bir kirliliğin içine hızla girmiş bulunuyorum. İstanbul'un göbeğinde vücut bulmuşcasına kıvrılıp bükülerek bir sağa bir sola, dans ediyor.
Damların bacalarını seçemiyorum ama bu kirliliğin yaratıcısı doğal gaz olmasa gerek. Kömür, egzos ve de kimbilir yakıt olarak kullanılan neler varsa, tüm bunların hepsi birden İstanbul'un üstüne çökmüş gibi geliyor.
Bana kalırsa, bu kirli hava bir tek İstanbul'un kirliliği olmasa gerek. Acaba rüzgar Avrupa'dan doğru mu esiyor? Oralardan sanayii artıklarını buralara kadar getirip sonra da rüzgarın hızı mı kesildi de İstanbul'un üzerine çöreklendi?
Merakım iyice alevlendi. Bir an önce gidip bu durumun astrolojik bir karşılığı var mı, diye incelemek istiyorum. Tam da 2000'li yıllara girerken acaba bir de kirlilikle mi mücadele edeceğiz diye düşünmekten kendimi alamıyorum.
Bir hava burcu olan Neptün'ün şu sıralarda Türkiye'nin burcu olan Akrep'le sert bir etkileşim içinde bulunduğunu hatırlıyorum. Evet, hava kirliliğinden Türkiye'nin etkilenmesi mümkün. Bu durumda hemen tedbir alsak iyi olacak diyorum, Yasemin'ce...
Paylaş