Paylaş
Artık yeter! tepki göstereceğim
Tekirdağ'dan yazan Ersin Tosun şöyle diyor; ‘‘Yapılan son olaydan sonra, elimden gelen her türlü tepkiyi en üst seviyede göstermeye karar verdim.’’
Demek ki, artık canına tak etmiş. Ve Tekirdağ'ın en işlek caddesinde yarım saat sessiz pankart eylemi yapacak. Daha doğrusu yapmış olmalı. Çünkü mektubunda 4 Mart Perşembe günü saat 13:00'de yapacağını yazmış.
Herhalde sessiz eylem olduğu için buralarda bizim haberimiz olmadı. Neyse, aslında bu da bir şey. Hem de çok önemli bir şey.
Bu eylemin nedeni ise, sokaklarda dolaşan sahipli, sahipsiz bütün hayvanları katletmeleri. Özellikle de köpekleri... Şöyle diyor;
‘‘Tekirdağ'da köpekleri büyük bir kararlılıkla bazen haftada bir, bazen de 15 günde bir zehirliyorlar. Resmi kurumlara müracaat ettiğiniz zaman kendinizi bir körebe oyununun içinde buluyorsunuz. Tabii ebe siz oluyorsunuz. Yapıyoruz da demiyorlar, yapmıyoruz da demiyorlar. Ama yapılanı üstlenme cesaretini gösterecek bir yetkili bulamıyorsunuz.
Bu yapılan doğru bir şey ise, kanunlarda mevcut ise, suç değilse, bu yapılanlar da insanlığın onuru ise, niye kimse çıkmıyor, ben yaptım, demiyor?..’’Uzun uzun anlatıp derdini döktüğü mektubuna şöyle devam ediyor;
‘‘Hayatımda ilk defa zehirlenerek ölen bir köpeği daha küçük bir çocukken gördüm. Zavallı hayvan 20 dakika kadar elektriğe tutulmuş gibi can çekiştikten sonra öldüğünde sanki çok yakın birini kaybetmiş gibi oldum. İçimden bir parça da onun ruhuyla birlikte koptu gitti. Aradan yıllar geçti. O zamandan bugüne pek çok köpeğin zehirlenip öldürülmesine tanık oldum. Ama bu sefer çileden çıktım. Akşam işten çıkıp eve geldiğimde sokakta hepsini tek tek tanıdığım isimler takıp seslendiğim köpekler yerlerde serili yatıyorlardı. Zeyna, Gabriel, Nena... Hepsi birbirinden güzel ve insanlara yakın olan bu köpekler belli ki, zehirlenmişlerdi. Gabriel'in üç tane yavrusu vardı henüz bir aylık. Onlar annesiz kaldılar. Nena ise, hamileydi.
Onları sokağın başında öylece kaskatı yatarken görünce şoka girdim. Çılgınlar gibi eve koştum. Köpeğim Herkül ne durumdaydı? Kapıyı açtım. Her akşam beni karşılamaya gelen Hero (Herkül) kapının ardında yoktu. Korkuyla eve daldım. Banyonun girişinde yatıyor ve elektriğe tutulmuş gibi zangır zangır titriyordu.
Hemen kucakladığım gibi Tekirdağ Hayvan Hastanesi hekimi Muhuttin Ağabey’e koştum. Evinden kalktı hastaneye geldi. Allah ondan razı olsun. Hero'yu iyileştirdi. Şimdi sağlıklı. Fakat, onun üç arkadaşı öldüler. Bebeklere şimdi ben bakıyorum. Neyse ki, süt içirmeyi başardım. Fakat, annnelerini arıyorlar ve acıklı seslerle ağlaşıyorlar. Onların bu seslerinden rahatsız olup şikayet edenleri de (bütün bu olayları bildikleri halde) anlamıyorum.
Hoş gerçi benim bu tutumumu da sanırım onlar anlamıyorlar. Ve benim bu davranışımın anormal olduğunu ileri sürüyorlar.’’ Hayata değer vermekten daha normal bir duygu düşünemiyorum. İnsana ait acıma duygusu, şefkat, vicdan gibi değerlerden yoksun olmak, içinde hiçbir şey kıpıdamadan bir canlıyı öldürmek nasıl normal olabilir? Annesiz kalmış bebeklerin haykırışından insanın içi parçalanırken, bundan şikayet etmek ne çeşit normalliktir? Asıl bunlara tepki göstermek gerek, diyorum, Yasemin'ce...
Paylaş