Çeşitli organizasyonların gerçekleşeceği bir gün. Özellikle zirve toplantıları son derece etkileyici ve değiştirici olaylara sahne olabilir.
Radikal değişikliklerin hazırlığı içinde bulunanlar, bugün köklü değişiklikler meydana getirebilirler. Öğle saatlerinde meydana gelen olaylar derinden etkileyip bilinçaltını tetikleyebilir ve en gizli duygular açığa çıkabilir. Emlak, toprak, sigorta ve hizmet sektörüyle ilgili çalışmaların son derece hareketli olacağı bir gün... Ve bu alanlarda önemli kararlar ortaya çıkabilir.
Mükemmel olmak isteyen insan
İnsanın bulunduğu yer, yaşadığı mekan, birlikte olduğu insanlar, yürüdüğü yol... Ve bütün bunların uyandırdığı duygular, düşünceler, hayaller. Aklınıza gelen ve gelmeyen her şeyle bütünleşen uyumlu insan.
Bir de uyumsuz olan insan var.
Bir türlü işiyle, eşiyle, eviyle, yaşadığı yerle senkronize olamayan insan.
Düşünceleri başka bir yerdeyken kendisi başka yerde olan insan. Duyguları başka, yaptıkları başka olanlar.
"Keşke"lerle dolu bir hayatın içinde bir türlü "gün"ü yakalayamayan ya da geleceğin öngörüleri içinde bugüne ayak uyduramayanlar. Yani bir türlü hayatın kendisiyle senkronize olamayanlar.
Doğanın içinde her şey diğer her şey ile uyum içindeyken, insanın kendisiyle uyumsuzluk içinde çırpınması anlaşılır gibi değil. Fakat işin içine düşünceler girdiği anda anlaşılmaz olanın insan değil de düşünceler olduğunu anlayabiliriz. Ve gerçekte düşüncelerin senkron olamamasından kaynaklanan uyumsuzluklar yaşandığını çözebiliriz. Fakat öncelikle senkron sözcüğünün ne anlama geldiğini inceleyelim.
Yunanca’dan gelen sözcük, "sun-khronos" kelimesinden türemiş. "Sun" ile demek, "Khronos" ise, zaman anlamına geliyor. Bu kelime Fransızca’ya "Synchrone" (Eşzamanlı) olarak geçmiş. Eşzamanlılık anlamına gelen "Synchronie"nin fiil hali ise "Synchroniser", Türkçe’ye yerleşmiş şekliyle senkronize. Yani uyumluluk, uyumlu olmak. İki kişinin birlikte yaptığı bir işte uyumlu çalışması. Ve hatta pek çok kişinin aynı anda uyum içinde bulunabilmesi...
Uyum ve ahenk arayışı içinde bulunan insanın yakındığı uyumsuzluklara karşılık, doğanın kendi içindeki uyum (eko-sistem) olağanüstü. Peki doğanın bir parçası olan insan nasıl böylesine bir rahatsızlık içinde yaşayabiliyor?
Aslında insan düşünceleriyle zorladığı olayların dışında düşünüldüğü zaman kendi içinde beden, duygu ve zihin senkronize çalışıyor. Fakat düşünceler devreye girdiği anda bütün senkronizasyon dağılıp gidiyor ve sıkıntılar baş gösteriyor. Hatta sağlık problemlerinin kaynağı bile bu uyumsuzluk...
Halbuki düşünceleri serbest bırakıp dikkatinizi kendi içinize yöneltmeyi başardığınız zaman, kendinizi, olayları ve kendinizin dışındaki insanları zorlamadığınız zaman her şey mükemmel olacak. Çünkü uyum, mükemmel durumun ifadesidir ve aslında her şey tam, mükemmel ve uyum içinde bulunuyor. Sadece bizim düşüncelerimiz mükemmel değil ve zaten kendimizi böylesine zorlamamızın nedeni de mükemmel olmak, mükemmele ulaşmak için... Halbuki bu mükemmelliğin içinde yaşıyoruz fakat anlamıyoruz. Anlamak için önce bozuyor, sonra yapıyoruz ve böylece gelişiyoruz.