Orta Asya Türklerinin inançları Anadolu'nun dağlarında sürmeye devam ediyor. Denizli ve Muğla civarında yaşayan Yörükler atalarının geleneğini yaşatmaya devam ediyorlar. Bu geleneğin ne olduğunu kısaca anlatayım.Eski Türkler için ocak, ata, dağ, kaya, sular, ormanlar kutsaldı. Atalar'a gösterilen saygı doğa parçalarına da ayrı ayrı gösterilirdi. Eski çağ Türklerinde Yer-su olarak bilinen doğa güçleri dağlardır. Ata ruhlarına ve Gök tanrıya sunulan kurbanlar kutsal dağa götürülür ve burada kurban edilir. Özellikle ilkbahar ve sonbaharda yapılan kurban törenleri büyük bir şölenle gerçekleştirilir. Farklı boyların kutsal dağları da başkadır. Ve her boy veya oba kendi kutsal dağına kurban ve adaklarını taşır. Bu dağlar eski Türk Kağanlarının, atalarının adlarıyla anılır. Bu dağların arasında öyle bir dağ vardır, ki bütün Orta Asya Türklerince kutsal sayılır. Bu dağın adı Ötügen'dir. Ötügen sadece dağın adı olmayıp aynı zamanda ormanın adıdır. Anlayacağınız eski Türkler için dağlar ve ormanlar son derece saygı duyulan doğa parçalarıdır. Çağlar ötesinden gelen bu geleneğin sürdürülmesi, hem geleneklerin yaşaması açısından, hem de orman ve su gibi şimdi giderek azalan hayati değerlerin korunması açısından bence çok önemli. İşte bu geleneği sürdüren Yörükler geçen hafta Çiçekbaba Zirvesi'ne gelerek sonbahar şenliklerini görkemli bir törenle kutladılar. Denizli'de bulunan Sandıras Dağın'da yapılan bu törene Denizli ve Dalaman Çayı'nın Muğla yöresinde yaşayan Yörükler katılıyor. İki gün boyunca süren şenlik birinci gün Sandıras Dağı'nın Kartal Gölü çevresine kurulan muhteşem kampla başlıyor. Ertesi gün sabahın erken saatlerinde yola çıkılıyor ve 2165 metrede bulunan Çiçekbaba Zirvesi'ne gelir gelmez tören için hazırlıklar yapılmaya başlanıyor.Oğuz boylarından Üçok ve Bozok Beyleri'ni sembolize eden taşları diziyorlar. Oniki büyük taş sağ tarafa, oniki büyük taş sol tarafa dikiliyor. Bu taşların üstünü geleneksel örtüleriyle süslüyorlar. Ayrıca daha küçük taşları daha alt rütbede bulunan ataları sembolize etmek için diziyorlar. Tıpkı Orta Asya'daki eski Türklerin yaptığı gibi.Hunlar, Göktürkler, Uygurlar ve Oğuzlar ilkbahar ve sonbaharda ata ruhlarına kurban keser ve sundukları kurbandan sonra bir kayın ağacı dikerlerdi. Denizli'ye bağlı Beyağaç Belediyesi'nin desteklediği bu törenlerde ağaç dikilip dikilmediğini bilmiyorum. Çünkü ne yazık! Ben bu törene katılamadım. Halbuki Hürriyet'in Marmaris temsilcisi Mustafa Sarıipek beni bu törenden haberdar etti. Çok heyecanlandım. Mutlaka izlemek istediğimi söyledim. O da kırmadı ve arabada bana yer açacağını söyledi. Fakat, hemen ertesi günü yola çıkıyorlardı ve benim hiçbir hazırlığım yoktu. Üstelik iki günlük bir geziydi ve ne dağa çıkmak için gerekli ekipmanlarım, ne de yedeklenmiş yazılarım vardı. Gerçekten çok hazırlıksız yakalanmıştım. Uyku tulumu ve ayakkabılar gibi ayrıntıları bir gecede temin edebilsem bile yazılarımı yedekleyemezdim. İşte o anda laptop yani taşınabilir bilgisayarımla uyumlu cep telefonum olmadığı için öyle bir hayıflandım, ki İstanbul'a döner dönmez bu işi araştıracağım. Öyle ya, karşıma her an benzer sürprizler çıkabilir ve ben de günü gününe sizi bilgilendirebilirim. Ama yine de Mustafa'ya bir teşekkür borçluyum. Ne de olsa gittiği töreni kamerasıyla belgeledi ve resimlerle birlikte gördüklerini bana anlattı. Ben de size bu bilgileri araştırdığım Türk mitolojisiyle birleştirip aktarıyorum, Yasemin'ce...