Ha ha ha... İnanamıyorum. Hem de sen. Senin gibi kıvrak zekaya sahip biri. Nasıl oldu da... Ha ha ha. Gülmekten çatlayacağım şimdi. Ay, afedersin. Tabii üzülüyorum fakat, gülmekten kendimi alamıyorum. Bak bozulma ama, nasıl yaptığını hala anlamıyorum. Göz göre göre paraları kaptırdın, öyle mi, ha ha ha... Hem de hiç tanımadığın birine. Adres madres de yok öyle mi? Telefonunu da almadın. Kağıt mağıt da imzalatmadın...Ne yapayım abi, hemen şurada şimdi getiriyorum, dedi. Ben de verdim. Boşluğuma denk geldi her halde. Bak, pis pis gülme öyle. Zaten kendime kızıp duruyorum, acısını senden çıkartırım valla...Tamam tamam gülmüyorum, fakat hala anlamıyorum. Paraları alıp köşeyi döndü ve bir daha görünmedi ha... Sen de öyle bekliyorsun, adam gelecek diye. Oğlum, sen ‘‘Kazdağlı mısın?’’ Ha ha ha hay kendimi tutamıyorum, kriz tuttu. Yoksa, ‘‘Kaz mısın?’’ Oğlum senin yaptığını kazlar bile yapmaz. İnşallah bir gün başına gelir de, Kazdağlı mı, yoksa kaz mı görürsün gününü. Gül, gül... Gülme komşuna gelir başına.Yahu oğlum, ne kızıyorsun. Anladık tamam. Tam bayram üzeri paracıklarını kaptırdın. Üzülüyorsun, seni anlıyorum, ben de üzüntünü paylaşıyorum. Ama bu sana ders olsun. Üç kuruş kar edeceğim derken şu başına gelenlere bak. Hani bir söz var ya, senin durum da aynen öyle olmuş. ‘‘Komşunun kazını alayım derken evdeki tavuktan olmuşsun’’Kırk yıllık bulgur-prinç hikayesini de kaz yaptı. Bak kaz kaz deyip durma kadın madın dinlemem allah yarattı demeden gözünü şişiririm valla. Ne olmuş yani, şimdi kazlar revaçta. Haberin yok galiba. Tabii senin nereden haberin olacak? Aklın fikrin parada. Ne nerede daha ucuz onu bilirsin. Üç kuruşu beş kuruş yapmak için harcadığın zekayı biraz da çevreni görmek için harcasaydın bunlar başına gelmezdi belki de. Gözün paradan başka şeyleri de görsün oğlum. Gazetede dolar kaç para oldu, borsa ne durumda diye bakarken biraz da dünyada neler olup bitiyor diye bak. Ne yani bakmıyor muyuz? Hem sen bakmadığımı nereden biliyorsun? Bak sahte dolarlar yakalanmış hem de gerçeğinin aynısı. Ayırd edilemiyormuş. Sonra şu Susurluk raporunun iç yüzünü de okudum. Çatlı'nın ailesi yaşadı. Tam iki milyon mark miras bırakmış. Ne haber, morardın mı? Şimdi herşeyi okuduğumu anladın di mi? Zaten anlamıştım. Farklı bir şey anlatmıyorsun? Nasıl yani?Nasıl olacak, anlattığın haberlerin hepsi parayla ilgili. Gözün paradan başka bir şey görmüyor diyorum da, inanmıyorsun. Ucunda para olan haberlerin dışında bir sürü olay oluyor. Ama senin bunları görmen mümkün değil tabii... Görüyoruz, görüyoruz... Bol bol kaza ve cinayet haberleri. Ne yani bunları mı anlatacaktım şimdi?Anlatmayacaktın tabii ki... Benim demeye çalıştığım başka önemli şeyler de var. Ne gibi?Bak işte, bilmiyorsun. Aklın basmıyor. Tek takıldığın para. Tamam uzatma. Ne diyeceksen de artık, sıkıldım. Sıkılırsın tabii. Aklına laf söyletmezsin. Tamam zeki olduğunu biliyoruz. Onun için bunca lafı edip duruyoruz. Yoksa, ne diye uğraşacağım seninle. Paralarının içine gömül, beter ol. Yahu, tamam, lütfen, kabul, hadi anlat artık.Anlatacak bir şey yok. Dünya ve evrenin son sürat keşfedildiği haberlerini okumuyor musun? Teknoloji ve bilim dolu dizgin ilerlerken aynı hızla dünyanın katledildiğinden haberin yok mu? Hem de bu katliamlar para uğruna yapılıyor.Var, tabii ki... Varmış. İyi ki, var. Ya olmasaydı, acaba o zaman ne olacaktı? Kazdağlılar bile uyandı. Yerlerini, yurtlarını, hayatlarına denk ağaçlarını paraya değişmiyorlar. Sen hala uyanamadın. Lafımı geri aldım. ‘‘Sen kazdağlı’’ olamazsın diyorum, Yasemin’ce...