PaylaÅŸ
Televizyonda bir programa katılan Murat Belge gözümüzün önünde duran, ama dikkatimizi pek çekmeyen bir ayrıntıyı gündeme getirmişti.
"Oturduğum sokakta bir ev yemekleri lokantası açıldı" dedi.
Ve ekledi:
"Peki evde ne yeniyor?"
* * *
Belge'nin bu sorusu şehir hayatı, yabancılaşma konusunda değişen bir toplumsal mönüyü dikkate getiriyor aslında.
Gerçekten ev yemekleri, yani evde pişen yemek bile, özel bir restoran dalı oldu.
Çünkü evde fast food, konserve, yani "pratik" çözümler yaygınlaştı.
Maharet istemeyen, tat keyfinden, yemek sanatından uzak...
Mimaride nasıl "evler ve evde yaşama sanatı" yerini, sadece "barınma" ihtiyacını karşılayan dört duvar bloklara bıraktıysa, yemek de artık prefabrik.
Üstelik ev yemekleri öğrenciye, bekara da seslenmiyor sadece.
Eve ait bir şey, artık dışarlıklı oldu.
* * *Â
Belki bir süredir fast food kalemleri arasına giren "kır pidesi" de, tesadüf değil.
Hanı kır kalmadı, piknik bitti, pidesini verelim gibilerinden.
Demli ve demleme çayın yerini "sallama" çaya bırakması gibi.
Porselen çaydanlıkta, belli bir yöntemle demlenen çay, bir çok örnekte artık bardağa sallanan mini bir poşete bıraktı yerini.
* * *
Tamam.
Teknoloji, geniş bir yelpazede ortaya çıkan yenilikler, gelişmeler hayatımızı kolaylaştırıyor.
Yemek yapmaktan, çay demlemekten kurtularak, yeni özgür zamanlar yaratabilir insan.
Ama bu boş zamanlarda ne yaptığı önemli.
Hatta bir şey yapıp, yapmadığı...
Eğer örneğin yemek yapmak yerine yaratılan zaman, bir şey eklemiyorsa insana.
O zaman bir ÅŸeyler eksiliyor olabilir.
Mesela yaÅŸamdaki incelikler.
Ki incelikler, bazen demli bir çayda, bazen şarabın yanına hazırlanmış özenli bir tatta, "rakı-balık"da gizli değil mi.
Yani "tabldot" olmayan ayrıntılarda.
Bu açıdan da her hafta cuma günü gazetemizde çıkan "Harbitat" ve "Restoran Dedektifi" köşeleri, tat veriyor bana.
PaylaÅŸ