Londra’da bir dilencinin boynuna astığı notta yazan cümleyle başlar kitabına İlhan Berk. Gideli üç yıl oldu, bu 28 Ağustos’ta. O kitabının adı, “Taşbaskısı”... İlk baskısı 36 yıl önce... Hepi topu 32 sayfadır ya, eleştirmiştir bazıları. Hani, “Biraz ince olmamış mı, içindeki dizeleri toplasan iki şiir tutmaz” gibilerinden... Ki, bu tür eleştirilerin en güzel yanıtını rivayete göre yazar Necati Tosuner vermiştir. Ödül aldığı kitabı nedeniyle onu tebrik eden ancak o bildik “amalı .ok atma”lara yönelen bir zat, “Biraz ince, küçük olmamış mı kitap” deyiverir. Yanıtını yerli yerince alır Tosuner’den: “Küçük ama eline alsan bırakamazsın...”
İlhan Berk’e de bazı şairler antipatik, bazıları da apatik kalmıştır. Misal Can Yücel, dokundurur dizeleriyle Berk’e, “şiirlerini gerdirmek için Avrupa’ya gittiğinden” filan dem vurur. Ve Sibel Oral’ın nefis yazısından okuduğuma göre, Yücel Berk’in son şiirleri için “Evde kalmış şairin son çeyizleri” der. Anlıyorum aslında, antipatiyi de, apatiyi de... Hali-vakti yerindedir bir kere İlhan Berk’in, onlarca şairin aksine... Ve yine 90 yaşına kadar yaşayabilmiş bir şairdir. “Şairler erken ölür” meselinin istisnasıdır, yani. Ama vardır onun da cehenneti, her şair gibi. Girmeye reşitsen.
On üç yıl Ankara’da yaşamış. Sakarya Sokağı için ‘ballad’ da yazmış, hem de ta 1958’de: “Tuttum hey dedim aldım sokakları, Bayındır, Devrim Adakale Sokağı’nı hey dedim aldım...” “Hey” demiş almış sokağı... Almış, bakın hepimiz yazıyoruz onu hala. Sokakların, caddelerin isimleri değişti, tüm Ankara’da. Ne bir şair dizeledi... Ne yıllar sonra adresini -bile- kaybeden sokak sakini ses etti. Ha... Emek Mahallesi’nin sokak isimlerinin değiştirilmesine karşı direnişini yok saymıyorum. Unutmadım. Ama olmadı. Keşke, “Hey” deyip... Adreslerini yitirmeseydik çocukluğumuzun. Adresi belliyse, temize çekseydik çocukluk sonrasını...