Paylaş
Fikrimi sorarlarsa -parmağımı sallamadan- söylerim.
Sosyal medya meselesi de benim için böyle bir alan.
Lâkin bir hadde kadar...
* * *
Misal, şu “seri katille selfie çekme” meselesi...
Polisi, güvenlikçisi, görevlisi vesairesi, göbeğinden, ucundan, kıyısından seri selfie yarışına girmiş.
Herkesler de çok ama pek çok sinirlenmiş bu edepsizliğe... Döktürmüş, sosyal medyadan.
Sosyal medya böyle bir şey zaten. Gerçek hayatımıza nazaran katbekat tepki gösterdiğimiz, sinirimizi ummana fazlasıyla döktüğümüz, eleştirilerimizi anında dizginsiz bırakıp, mahmuzladığımız bir mecra.
Hatta aslında öyle öfkelenmesek de, çoğu kez bizden beklenen öfkemizi sosyalleştirdiğimiz bir spor salonu.
Ve bu Olmayana Ergi Jimnastik Kulübü, sadece öfkenin değil, her duygunun antrenmanına açık.
* * *
Sinirlenince evde köpürüp, tabak-çanak kıramıyorsan, sosyal medyada kolay. Emojisi, ifade yansıması da var, kırma-parçalama sembolü, hatta efekti de...
Ve ne kadar çok, ne kadar uçta ve elbet ne kadar anında ise tepkilerimiz... Mükafatı o kadar tık.
O yüzden keskinlik, köşelilik, manik tepkisellik pürtelaş dolaşıyor, sosyal medyanın hercai, envai kanallarında.
Bir durumu değerlendirmeden önce.... Mevzuyu daha iyi anlamaya, algılamaya, tartmaya zamanımız, hatta ve maalesef niyetimiz yok.
* * *
“Seri katille selfie”ye dönersek, yeniden.
Öncelikle seri katil olarak adlandırılan Atalay Filiz, “seri katil” değil.
Üç kişiyi öldürmüş olması da onun böyle tanımlanmasına yetmez. Diyelim, eliçabuk olması da...
Seri katil, sadece “çok sayıda insan öldüren katil” değildir çünkü.
* * *
Seri cinayet başka şeydir, seri katil başka...
O dehşetengiz tanımlamanın altında, onlarca krimonolojik kriter, detaylı profil analizleri, psikopatolojiler yatar.
Karındeşen Jack’e, Ted Bundy’ye ve Hannibal Lecter’ın yaratıcılarına ayıp etmeyelim, durduk yere.
Medyayı ise bunu görmezden geldiği için ayıplayalım.
Atalay Filiz ile bir anda buldumcuk oldular, seri katillerin nadide yetiştiği bu coğrafyada...
* * *
Bir katille selfie çektirme hevesi de, bence farklı pencerelerden, farklı minvalde, dozda eleştirilecek bir hâldir.
Onu yakalayan polislerin onunla fotoğraf çektirmesindeki psikoloji, belki “Ey ahali, işte yakaladık” hâli başkadır.
Hastane kontrolünde bir görevlinin ağız kulaklarında selfiesi de başka...
Ya Özcan Deniz’in seri katilin hık demiş eşkalinden düşmüş benzeriyle selfie çekip, altına “Seri katilimmiz varmis..bi selfide biz cekelim dedik...” yazmasına ne demeli?
En olmadık mevzuda şirinlik muskası arıyorsak... Var demek, bir yetimliğimiz.
* * *
Zehir zemberek bir sorunun zamanıdır şimdi...
Böylesine “meşhur” bir katille seri selfie çektirmek serbest olsaydı, kuyrukta kaç kişi olurdu acaba?
Ne diyordu, “Bu Tarz Benim”lerde, “Survivor”larda, “Gelinim Ol”larda “seri meşhur” olanlar:
“Sokakta yürüyemiyoruz valla, herkes bizimle selfie ‘çekinmek’ istiyor...”
* * *
Selfie çeker/çektirir ve bilhassa çekinirken kadraja nelerin girdiğine biraz dikkat etmek lâzım derim.
Yine de sizin bileceğiniz iş. Sosyal medya hesabı sizin, cep kamera sizin, keyif sizin.
Ama asla “Selfie’nin sopası yok ki” diye düşünmeyin.
Hem heryere uzanan/uzayan çubuğu var, hem de binlerce kullanıcıdan dayak yediribiliyor bazen adama...
* * *
Mevzuya biraz devam edeceğim.
Zira bir kaç gün önce ben de ilk vadesiz facebook hesabımı açtım.
Bakalım neydim, ne olacağım.
Paylaş