Paylaş
“Sol”un uzlaşamama efsanesine tipik örnek ise, yerel seçim sonuçlarıdır.
Ki, ne zaman yerel seçim gündeme gelse, Ankara’da raf ömrünü çoktan tüketen uzlaşma sözcüğü hemen tedavüle çıkar.
* * *
Misal, 1994 seçimleri...
Önce “Yahu yapmayın, etmeyin” kıvamında uzlaşma olanağı aranır, ardından mahut inatlaşma zemininde sol oylar SHP-CHP-DSP arasında bölünür.
Ve sadece 6 bin oy (binde 45) farkla RP adayı Melih Gökçek başkanlığı kazanır.
94 seçimlerinde “sol’un toplam oyu 537 bin, RP’nin oyu ise 393 bindir...
Siyaset bilimciler, böylesi bir ittifakın artı yüzde 5-10 dolayında oy getirebileceğini bile seslendirirler.
Sonra 1999 yerel seçimleri...
Tüm uzlaşma arayışlarına karşın, CHP Murat Karayalçın’la, DSP de Doğan Taşdelen'le meydana çıkar.
CHP 512 bin, DSP 169 bin oy alır. Ve “sol”un aldığı toplam 681 bin oya karşı, seçimi 541 bin oyla Gökçek bu kez de FP’den kazanır.
Kazandı derken; sol, bu iki seçimi de önce üçe, sonra ikiye bölünmüş paketlerle RP ve FP’ye hediye etmiştir aslında. İttifakı becerememiş, ama hediyeyi birlikte paketlemiştir.
Nerede okumuştum hatırlayamıyorum ama, “sol”un birleşmesine dair o hınzır esprinin yeridir artık:
“Kurbanda birleşip, danaya bile giremezler...”
* * *
Gelelim son yerel seçime...
Ankara’da yıllardır “sol”u yanına alamayan CHP’nin, vitrinine “sağ”ı yerleştirerek girdiği seçimi yani.
Örtülü ya da spontane ittifak 2009 yılında MHP’nin Ankara oylarını yüzde 27’ye ulaştıran Mansur Yavaş üzerinden (ve onun sayesinde) CHP-MHP ekseninde hareketlenir.
Ve AK Parti seçimi yüzde 1.1’lik, 20 bin küsur oy farkıyla kant-ter içinde kazanır.
Üstelik CHP-MHP arasında resmi, fiili bir uzlaşma-ittifak filan olmadan...
* * *
Uzlaşmanın bir şeyi başarma kadar, engelleme açısıdan da önemi ortada.
Ve belki atılan her adımda, uzlaşma şartını aramak da her zaman gerekli değil.
Ancak her türden uzlaşmaya sırtını dönen dışlama, hatta nefret psikolojisi,her alanda doku tahribatı yaratıyor.
* * *
Uzlaşmanın bu yoğun siyaset halinin ardından, biraz uzakta, yaban da dursa “ev hali”ne değinmek istiyorum son olarak.
Bazı evlilikler uzlaşma üzerine kurulsa da… Bilemiyorum.
İnsanlar başta anlaşır, evlilikte “geçim” ve duygusal denge için taviz verir, ama asıl boşanırken formel “uzlaşma” ile karşı karşıya kalır, sanki.
Çünkü ancak o zaman uzlaşmanın zemini, hükümleri adalet terazisinde belirlenir, kayda geçer, kayda alınır.
Şöyle bir yasaklama kararı da çıkabilir tabi:
“100 metreden fazla yaklaşma...”
Paylaş