Paylaş
Suça dair her türden eşyayı orada muhafaza ederler.
Rafına aldığı herşeyi bir anda değiştirir, o depo.
“Suç”un etiketi, en masum ev eşyalarını bile bir anda “Hitchock aksesuarları”na dönüştürür çünkü.
Bir köşeye çöreklenmiş bir berjer görürsünüz mesela...
Artık o boş koltuk, yılların tozu, üzerindeki kurşun deliği ve kan lekeleriyle, cinayet davasının noktalanmasını bekler.
* * *
Cinayetin kırmızı mührünü, hemen her eşyanın üzerinde görmek olanaklıdır.
Ve depodaki her cinayet aleti, “öldürme kültürü” konusunda ampirik bir ipucudur, aynı zamanda.
Bizim Adli Emanet’te, ateşli silahların yanısıra, mebzul miktarda kesici-delici bilcümle aletler endam eder.
Satır, nacak, döner bıçağı gibi “iş aletleri” de o müzede cürmünü aşar.
Demir borular, kürekler, kazmalar da mesaiden ayrılıp “bereleyici aletler” maddesiyle müzeye yerleşir.
Ve paslı ekmek bıçakları elbet.
* * *
Hatta küreklerin, kazmaların sadece sapları da doldurur Adli Emanet’i.
Yani sopalar...
Hastanelik etmeye -ölümüne- ayarlı çivili, demir köşebentli, topuzlu olanları değil sadece.
Beyzbol sopaları da girdi ölümcül literatüre.
Ön koltuğun altında, bagajda bekliyor zamanını...
* * *
Türkiye’de satılan on-yüz binlerce beyzbol sopası, ABD’yi olmasa da, bir kaç eyaletini kıskandıracak seviyededir bana sorarsanız.
Ama satın alınan beyzbol topu derseniz, herhal 5-10 tanedir.
Biliyorum da söylüyorum.
Adına halk-sosyete, yahut ne derseniz deyin... Pazarlarda 20-25 liraya satılıyor beyzbol sopaları.
Ama adı bize özgü:
“Halı dövücü...”
“Kılıfına uydurmaca” da bize özgü bir deyim değil mi?
* * *
Adli Emanet’imiz elbet şahsımıza münhasır.
Dünyadaki Suç Müzeleri’nden farklı...
Bizde içini dolduracak suç unsurları çok da olsa, Las Vegas’taki “MOB (Mafia) Müzesi” yok henüz.
Londra’daki Karındeşen Jack Müzesi, Almanya’daki Ortaçağ Suç Müzesi de...
Müzeyi geçtik, bizim Adli Emanet’te misal, bir cinayet aleti olarak 925 ayar, Sterling gümüş bir buz kıracağına rastlamamız çok zor.
Çünkü filmiyle müsemma, “Temel İçgüdü”müze ters...
Agatha Christie’den mülhem bir cinayet aleti olarak şapka iğnesine, ipek bir eşarba, mektup-zarf açacağına, iki dirhem arseniğe denk gelmemiz de sürpriz olur.
Beyzbol sopaları fazlasıyla tamam ama, hayatımıza saha açan golf sopası da, henüz cinai sahamızda yok.
* * *
“Öldürme kültürü”müz şiddetli, vahşi ama sade ve çoğu kez el altındaki “ucuz” aletlerle...
Ve cinayetlerin çoğu, Albert Camus’nun Caligula’sındaki “Yaşıyorum, öldürüyorum” kadar “basit.
Paylaş