Paylaş
Çok yıl geçti üzeriden, hafızayı tazelemekte yarar var.
Yüksek Öğretim Kurulu, 6 Kasım 1981’de kuruldu.
Darbenin “okumuş çocuğu”, has ürünüydü YÖK.
Önce YÖK 70 akademisyeni aldı görevden. Ardından 1983 yılında Sıkıyönetim Komutanlığı’nın “1402 operasyonu” ile 150’den fazla profesör, doçent, asistan atıldı üniversitelerden.
Sarı zarfa koyulmuş tek satırlık yazıyla:
“1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunu gereğince görevinize son verilmiştir.”
Daha fazlası da istifaya zorlandı, yıllar boyu kadro alamadı.
* * *
Baskı çok yönlü gelmişti.
Dersin ortasında sınıfa dalıp, gözaltı operasyonu yapmaya çalışan çavuş mu istersin.
Sınav kağıtlarını görmek isteyen, master-doktora konusuna burun büken, etkili/yetkili öğretim üyesi mi...
Üniversiteye girerken her gün üst, çanta aramasından geçen, hatta tartaklanan hocalar mı...
Yasak kitaplar listesine, akademik içerik katan ders kitapları mı...
* * *
Baskılara tüy diken de sakal yasağıydı.
YÖK “Tüm akademisyenlerin sakalı kesile” buyruğunu vermişti; top sakal, çene sakal, kaba sakal, kirli sakal filan fark etmez. Yasak.
Beytepe Kampüsü’nde asistandım o yıllarda, doktora derslerimi tamamlıyordum.
Yasağın bizim bölümü yakından ilgilendiren kısmı, bölüm başkanımız, tez danışmanım Emre Kongar’ın sakalıydı tabi.
Evinde toplandık... Hocamız sakalını kesmeyeceğini, istifa edeceğini söyledi.
* * *
Ertesi akşam, bu kez de yokluğuna hâlâ alışamadığım sevgili Güven Etkin hocamızın evinde toplandık.
Başta o, Sezgin Tüzün hocamız, asistan tayfasından Kadir Gürtan ve ben, daha önce kıl aldırmadığımız bıyıklarımızı o evde, elden ele dolaşan Permatikle kestik.
Burunlarımız ile dudaklarımız arasında birden bire ortaya çıkan o büyük boşluk, kara mizahın kahkahalarını paylaştırdı bize.
Herkes birbirinin yüzüne bakıp, gülüyordu kendi hâline.
Onca yıl sonra bıyıkların kesilmesi, uzuv eksikliği gibi gelmişti bünyemize...
* * *
Bıyık yasak değildi; ama bıyık kesme eylemini aynı anda topluca yaparak hem hocamıza destek verecektik. Hem de YÖK’ün kararını cürmümüzce protesto edecektik.
Kalktık, yeniden hocanın evine gittik.
“Sakal önemli değil, bırakmayın üniversiteyi” mesajı verdik, cümbür cemaat ve cascavlak.
Ancak o da haklı gerekçelerle direndi kararında. (¹)
Şubat 1983’de de, “Sakalım devletin değil, karımın egemenlik alanıdır” diyerek ayrıldı üniversiteden.
Ve o süreçte Türkiye’de sadece bizim bölümümüz külliyen kapatıldı.
* * *
Biz de “Yökzede” olmadan önce, bizim bölümden, Hacettepe Sosyal Çalışma’dan bir türkü yayıldı tüm üniversitelere...
Hocamız, dostumuz, hukuk profesörü ve de o dönem daim sakallı Ercan Eyüboğlu’nun (²) düzenlediği “Yökleme”... Tam 34 yıl geçti aradan ama anı olamayacak kadar taze belleğimde:
“Sabahtan uğradım ün’versiteye /Dedim özerk misin, söyledi yök yök
Cümle rektörlerin çıkmış TV’ye /Dedim bayram mıdır, söyledi yök yök
* * *
Dedim öğrenci ne, dedi ki hiçtir /Dedim ya asistan, dedi ki açtır
Dedim düşüncen ne, dedi ki suçtur /Dedim söyler misin, söyledi yök yök
* * *
Dedim bölüm başı, dedi aah ah /Dedim dekan kimdir, eyledi kah kah
Dedim peki rektör, dedi Allah /Dedim kim yarattı, dedi ki yök yök
* * *
Dedim ün’versite nedir, dedi çiftliktir /Dedim düzelmez mi, dedi saflıktır
Dedim ödüllenen, dedi kofluktur /Dedim bilimsellik, dedi ki yök yök...”
(¹) NEDEN SAKALINI KESMEDİ Prof. Dr. Emre Kongar, yıllar sonra sakalını kesmeme gerekçesini şöyle anlattı: “Öğretim üyeliğini o denli seviyorum ki hocalığa devam etmek için kolumu bile kesebilirim, diyordum. Sakalımı kesecektim, gittim aynanın karşısına... Kesemedim.
Çünkü ben üniversitede ‘Sosyolojiye Giriş’ dersi okutuyordum. Fizik hocası olsaydım belki keserdim. Demokrasiyi anlatırken, ‘Efendi sizsiniz, devlet, sizi yönetenler, sizden oy isteyenler sizin hizmetkârınızdır’ diyordum. Sakalımı kesseydim... Herhangi bir öğrencim, ‘Hocam, sakal, sakal...’ diyecekti. Bu durumda söyleyecek bir şey bulamazdım. Toplumbilim hocası olarak bu eylemimin hesabını öğrencilerime veremeyeceğimi anladım ve sakalımı kesemedim.”
(²) İDAM İSTEMLİ DAVA Ercan Hocamız darbenin en beter hâllerine hedef oldu. O yıllarda, aynı zamanda Tüm Öğretim Üyeleri Derneği (TÜMÖD) Genel Sekreteri’ydi. Ve TÜMÖD’ü temsilen 1 Mayıs yürüşüne katıldı. İki buçuk ay sonra darbe geldi. Ve askeri mahkeme Eyüboğlu hakkında idam istedi. Bir gecede tüm düzenini dağıtıp, Fransa’ya kaçmak zorunda kaldı. “Darbe hukuku” etkisini yitirince ülkesine, çok sevdiği mesleğine döndü. Hakkında idam istenen Eyüboğlu, döndükten sonra 1 gün bile hapis yatmadı!
Paylaş