Paylaş
İstanbul’a genelde otomobille gitmeyi yeğliyorum. Çünkü, önce kalkış saatinden en az yarım saat önce varman gereken Esenboğa, oradan havalan Atatürk Havalimanı, oradan gideceğin yer... Üzerine “mutat beklemeler”i de ekleyince, manzaralı-molalı karayolu seyahatine denk geliyor.
Ancak karayollarını etkileyebilecek “hava muhalefeti beklentisi” nedeniyle (ki, bu yıl mevsim normallerindeki değişim nedeniyle bu da süreklilik taşıyan bir beklenti hali), uçakla gidelim-öylece de dönelim dedik.
Der demez de, “Uçakla bir İstanbul seyahati” muhabbetine başladık. Uçak ve toplantı saati belli de, rötar saati “mutat” değil uzun süredir...
Kimimiz, Bülent Ortaçgil’in “Biralar soğuk mu dedim, dedi ki normal” tadında, “En az 1 saat rötar normal” fikrinde. Kimimiz gözünü uzaklara-gökyüzüne dikip, “İki saat de sen ona” bilgeliğinde... Arada, “Bir gün önce yatılı gidelim, sağlam olur” türünden garantici Anadolu kurnazlığı da katılıyor elbet muhabbete.
Neyse, “sabahın körü”nde kalkıp, sabahın şaşı saatinde havalanmaya karar kıldık.
Ve 40-50 dakikalık rötarlarla filan, tamamladık İstanbul seferini...
* * *
Eh ehveni şerden mutlu da olduk tabi. Çünkü “Uçakla İstanbul seyahati” bir süredir perişan-ı umumiye hali.
Bu perişanlığa, birbirini kıskandıracak mertebelerde “çıldırıklık halleri” de eşlik ediyor bazen.
Gazetelerden okuyoruz. “İstanbul-Antalya uçağında üç saat bekleyen İranlı yolcu kabin ekibine saldırdı. Hızını alamayınca yumruklayarak uçağın camını kırdı” mesela...
Adam diğer yolcularla birlikte 20.40’da uçağa alınmış, üç saate yakın beklemiş ve bakmış ki rötar nedeniyle uçağın tahmini kalkış saati 23.40’ı da solluyor...
Sinir krizi rötar yapmamış. Arbede çıkmış, sinirlerine hakim olan Antalya yolcuları ise saat 03.00 sıralarında uçaktan indirilerek iç hatlar bilet satış ofisine yönlendirilmiş.
Dellenen diğer yolcuları da, polis ekipleri güçlükle sakinleştirmiş.
Bu prima rötar çılgınlığına, sık sık vakayı adliyeden örnekler ekleniyor.
Ki, rötar gibi bu da “normal” tabi... Hadi sayın yolcularımız, Ortaçgil’den sonra hep beraber:
“Biralar soğuk mu dedim /Dedi ki normal / Peki ya havalar? /Valla gayet normal / İşler dedim gidişler dedim /Hepsi normal / Peki dedim ya sen ben? /Dedi ki normal / Halimiz dedim /Ne dese beğenirsiniz? Normal / Ooo biri anlatsın hemen nedir bu normal? / Ooo canım sıkıldı artık yoksa ben miyim anormal?”
Paylaş