Paylaş
“GERÇEKLER her zaman hayallerin üzerinde yükselir. Her şey mümkündür”...
Ya da “İnsan hayal ettiği müddetçe yaşar...”
Yahut, “Gerçekçi ol, imkansızı iste”.
Bu sözlerin hepsinde “gerçek” payı var elbet.
Ötesi iç kıpırdatan “çağrı”lar barındıyor tümü... Ne güzel.
Ve biliyorum ki hayal, insanın sağlıklı yaşaması için ikinci “kan dolaşımı”.
Ama bugünlerde “bir inanmama hali” var üzerimde sanki.
GGG
Misal, THK başkanımızın 12 yıl sonra yerli uzay gemimizle uzaya gideceğimizi açıklaması, en azından benim hayallerimi -şu an için- aşıyor.
Uzay gemisinin kapıları “Hışt hışt” diye açılan Kaptan Kirk’li “Uzay Yolu” ile büyüdüğümüz için, ister istemez aklıma espriler geliyor.
Elbette sadece benim aklıma gelen bir şey değil.
Cüneyt Arkın’ın “Dünyayı Kurtaran Adam”ının, kendi dalında dünya klasikleri arasına girmesi de boşuna değil, mesela.
“Turist Ömer Uzay Yolunda” ise hayallerimizin Yeşilçam versiyonu.
Daha yakın örnek ise Cem Yılmaz’ın “Gora”sı elbette. Yahut, stand-up esprileri:
“Kaptan lazer ünitesinde problem var”.
“Kesin karbüratör meme yapmıştır, bir zımpara, ojeleyeceksin tamam...”
GGG
Uzaydan yere inersek, bugünkü manşetimiz de -en azından bir bölümü- bana uzay kadar uzak geldi.
“Kahvede kitap, parkta münazara”...
Kahvede okuma salonu, oraya bir kaç kitap, dergi, gazete koymak açısından zor bir mesele değil elbette.
Gerçi hangi kitapların konacağı biraz müşkül... Mesela oraya Nazım Hikmet’in şiir kitabını koysalar bir dert, koymasalar ayrı dert.
Yıllardır Nazım’ın isminin bir sokağa verilmesi meselesini askıya alan Büyükşehir, kahvede “askıdaki kitapları” nasıl seçecek, ben de merak ettim şimdi.
Gazete deseniz o daha müşkül. “Basına sansür” orada delinebilir maazallah.
Aklıma logosu yasaklanan Ankara Kedisi Misket’in, resimli mecmuası geliyor. Hem herkes okur, hem yasaklanan Misket’in şanı orada yürür.
Yani “kahveye kitap” nispeten olabilecek bir mesele... (Ama burada da “nispet” önemli tabi)
GGG
Parklara gençlerin güncel konularda tartışıp, görüşecekleri platformlar oluşturma projesi ise, beni anında uzay gemisine bindiriyor.
Çünkü Büyükşehir, daha iki gün önceki logo-amblem meselesindeki gibi, kararlarını sivil toplum, uzmanlar, üniversite, hatta Meclis’te tartışmadan almakla ünlü.
Hani samimi bir “tartışma kültürü” olsa bile, “Alın size platform, tartışın” demlekle de olacak bir şey değil bu.
GGG
Parklara “tartışma platformu” zaten Hyde Park örneğiyle, arada bir gündeme gelir. Öyle de kalır.
Ama ben bizde, üstelik Büyükşehir eliyle, “hayde tartışma, hayde park” gibi bir yerli-yerel üretimi pek gerçekçi bulamıyorum doğrusu...
Paylaş