Kurbağadan korkan genç şair öldü

Gazeteler küçücük, tek sütuna bir haberle duyurdu gidişini. “Genç şair Orhan Veli öldü”. Şöyle devam ediyordu haber: “Şişli’de Hasat Sokağı’nda 36 sayıda oturan genç şairlerden Orhan Veli, evvelki gece Kumkapı’da Tiyatro Caddesi’nden geçerken, üzerine fenalık gelmiş ve baygın bir halde cankurtaranla Cerrahpaşa Hastanesi’ne kaldırılmıştır. Sabaha kadar koma halinde yatan Orhan Veli sabah ölmüştür.”

Haberin Devamı

Altmış dört yıl önce 10 Kasım’da Ankara’daymış Orhan Veli Kanık.
Ulus’ta Üç Nal Lokantası’nda buluşmuş arkadaşlarıyla...(Üç Nal ismi, meyhanenin bir Ankara evinin eskiden ahır olarak kullanılan alt katında olmasından geliyor. Belki bir de hayatta sadece bir tek nal bulan o dönemin şairlerini, yazarlarını anarak "İş üç nalla, bir ata kaldı" sözünden)
Lokantadan eve dönerken belediye çukuruna düşmüş. Yeni kazılan bir çukura...
Başını vurmuş, dizi yaralanmış.
Ölümün sarsıntısı, 4 gün sonra İstanbul’da 36 yaşında almış onu.
“Bir ölünün hala yatağı sıcak /Birinin saati işliyor kolunda.
Yaşamak kolay değil ya kardeşler, /Ölmek de değil
Kolay değil bu dünyadan ayrılmak.”
* * *
Ankara’da bir apartmanın bahçesindeki müştemilatta, tek odalı bir evde oturuyordu Orhan Veli.
Odanın duvarları çatlaktı, döşeme de berbat.
Tuvaleti de yoktu, müştemilatın.
On beş günde bir tek yapraklı bir edebiyat dergisi çıkarıyordu bir kaç arkadaşıyla... Derginin adı da Yaprak zaten...
Dergiye edebiyat öğretmenliğinden arttırdığı parayla, “Atatürk’le üç defa dansetmiş” Nahit Hanım da katkıda bulunuyordu.
Zordu hepsinin halleri, öyle ki Orhan Veli dergiyi çıkarmak için kış ortasında paltosunu satıp, ceketle dolaşmış sokakları...
Kurbağadan korkan genç şair öldü
Onu, o günleri böyle anlatıyor Ece Ayhan ve M. Şeref Özsoy.
Yıl 1946.. Bu kez Ankara’da Sabahattin Eyuboğlu’nun evinde Orhan Veli.
Herkes salonda oturururken bir genç kız odada sedire uzanmış ders çalışıyor.
Dökülüyor dizeleri, hemen:
“Uzanıp yatıvermiş, sere serpe; Entarisi sıyrılmış, hafiften (...)
İçinde kötülüğü yok, biliyorum; Yok, benim de yok ama…
Olmaz ki! Böyle de yatılmaz ki!”
* * *
Hep yazdı...
Öldüğünde cebinden çıkan diş fırçasını sardığı kağıtta da bir şiir yazılıymış: “Aşk Resmigeçidi”...
Cemal Süreya'ya göre Orhan Veli “Şiire kasket giydirdi. Şiiri sivilleştirdi. Şiire elma yemesini öğretti”...
* * *
Hayatı nasıldı derseniz, o da şiirinde:
“Ben Orhan Veli...1 yaşında kurbağadan korktum. 2 yaşında gurbete çıktım. Yedisinde mektebe başladım. 9 yaşında okumaya, 10 yaşında yazmaya merak sardım.
13’te Oktay Rifat’ı, 16’da Melih Cevdet’i tanıdım. 17 yaşında bara gittim. 18’de rakıya başladım. 19’dan sonra avarelik devrim başlar.
20 yaşından sonra da para kazanmasını ve sefalet çekmesini öğrendim. 25’te başımdan bir otomobil kazası geçti. Çok aşık oldum, hiç evlenmedim.”
Ha bir de ıspanağı çok severmiş, hele puf böreğine bitermiş.
Böyle işte; genç şair Orhan Veli 14 Kasım 1950’de öldü...

Yazarın Tüm Yazıları