“BİR gül takıp da sevdalı her gece saçlarına çıktı mı deprem sanırdın kara kız kantosuna...”
Attila İlhan’ın şiirindeki, Timur Selçuk’un şarkısındaki Despina’nın uzun süre “karantina”da, yani ayrı tutulan bir kadın olduğu için, o lakapla anıldığını sanmıştım. Sonradan İzmir’in bugün Küçükyalı olarak bilinen Karantina semtinde yaşadığı için öyle anıldığını öğrendim. Ama ben hala, onu ayrı tutulan, “öteki” görülen manasıyla, “Karantinalı Despina” olarak anıyorum.
Dört yıl önce dünyaya veda eden bir adaşı daha vardı. “Akşamcıların kraliçesi” Madam Despina... İstanbul’un en eski meyhanelerinden Kurtuluş’taki “Despinanın Meyhanesi”nin kurucusu Despina. Onu da Meral Okay’ın sözleriyle, Sezen Aksu şarkısına aldı: “Kur masayı Madam Despina Kirli beyaz muşamba örtüleri ser Çek sediri asmanın altına Yanında bir ince Müzeyyen Abla Yine mi güzeliz yine mi çiçek...”
Ve bugün manşetimizdeki fotoğrafta Meral Okay. Beynelmilel filmindeki gazino sanatçısı rolüyle... Manşetimizde yüzlerce Despina, Mehtap, Melek, Cazibe, Gülgün var. Ve hepsi, bu devirde hala “vesikalı yarim”... Hepsi zührevi olarak da, sicil olarak da “karantina”da... “Vesika”, çocuklarına bile miras kalıyor. Özellikli bir işe girmek isteseler, onlara içinde “Senin annen...vesika...” geçen cümleler kuruluyor. “Vesika”... Telaffuzu bile bir hayatı karartabiliyor.
Benim aklımda ise, yine “Karantinalı Despina”. “Gemi sinyallerinin gece bahçelere yansıması havuzda samanyolunun hisarbuselik şarkısı demlendikçe yalnızlığı aydınlanıyor olmayacak şey, bir insanın bir insanı anlaması...”