Paylaş
Dar zamanlarda korur da.
Bazen Gökçek'in arzuladığı AOÇ'nin Büyükşehir'e tahsisi, belediyeye süper yetki gibi yasa tekliflerinin altında görürüz imzasını.
Bazen "Gökçek'e sakın ha yanlış yapma!" diyerek parmağını sallar, devrin İçişleri Bakanı'na.
Pazar günü Gölbaşı'nda da yine övgü doluydu Kapusuz.
"1970'li yıllarda köy görünümünde olan Gölbaşı, bugün Ankara'nın incisi oldu" dedi.
Aynı kuşaktanız.
O, 1970'lerde Kayseri'deydi.
Ben, tertemiz Gölbaşı'nda yüzüyordum.
Balık da avlanırdı, bol bol.
Sadece sazan değil, 8-10 kiloluk turna, yayın da...
Bazen gölün hemen kıyısında, közde "çoban usulü" ya da ateşte kararmış tavada pişirilir, yenirdi balıklar.
Olmadı, Gölbaşılı balıkçılar, tuttukları göl kuzularını Bahçelievler'de, Emek'te sokak aralarında satardı el arabalarıyla.
Gölü de, sazanı da aynalıydı yani...
* * *
Kapusuz'un geçen pazar söz ettiği, "inci gibi Gölbaşısına” gelince.
Aynı heyet, yani Gökçek, Kapusuz, Gölbaşı Belediye Başkanı Abdulnasır Haşlak, 10 ay önce de oradaydı.
Hatırlayın, hep birlikte, 18 Mayıs 2008'de Gölbaşı'ndaydınız yine.
Su seviyesi düşen, can çekişen göle, Kızılırmak'tan can suyu vermek için...
Borularla taşınarak getirilen can suyunu...
Sanırsınız göl değil, akvaryum.
* * *
On beş yıldır, ulusal hatta uluslararası uzmanların, kuruluşların, derneklerin uyarısına kulak tıkadı Gökçek.
Her fırsatta azarladı onları.
On beş yıl...
Şimdi Gölbaşı taşıma suyla kurtulur mu bilemiyorum.
Ama Gölbaşı'nı hissetmek, yaşayarak ve yitirerek sevdalanmak, taşıma hatıralarla olanaksız, Sayın Kapusuz.
Paylaş