Paylaş
Adnan Menderes’in sıyrık almadan kurtulduğu ve uçaktan yürüyerek çıktığı kazanın ardından, 60’lı yıllarda gündemde yine uçak kazaları vardır. Ankara en unutulmaz uçak faciasına ise 1 Şubat 1963 Cuma günü sahne olur.
Türk Hava Kuvvetleri’nin eğitim uçuşu yapan Çubuk 48 kuyruk işaretli Douglas C-47 askeri nakliye uçağı, Beyrut-Lefkoşa üzerinden Ankara’ya giden dört motorlu Viscount Middle East Airlines (MEA) uçağıyla saat 16.12’de havada çarpışır.
İki uçak da hava açık olduğu için Aletli Uçuş IFR cihazını kullanmadan, sadece görerek uçmaktadır.
Askeri uçağın havada olduğundan Esenboğa Havaalanı Kule de, MEA da habersizdir. Ve yolcu uçağı sol arka kuyruktan askeri uçağa çarpar. Uçak infilak eder, tüm şehrin camlarını sarsan bir patlama olur.
İki banka alev alev kurtulan kimse yok
Yolcuların bir kısmı çarpma anında ani hava basıncıyla parçalanan kabinden dışarı uçar ve Ulus’taki binaların çatılarında parçalanmış halde bulunurlar. Yolcuların bedenleri her yana saçılır, etrafı siyah dumanlar, yanık ceset kokusu sarar. Yerlerde şapkalar, çantalar, ayakkabı tekleri, parçalanmış bedenler, kopmuş uzuvlar vardır. Kazanın aybaşında, Ramazan ayında ve cuma günü olması, ölü ve yaralı sayısını arttırır. Kazada gazetelere yansıyan ilk ölü sayısı 87-90 arasındadır, ancak bir kaç gün içinde 120’ye ulaşacaktır, 140 kişi de yaralanır. Ankara’daki 7 hastane alarma geçer. Uçakların dağılan parçaları Ulus’ta başta Karaoğlan Caddesi, Bent Deresi Yehihayat Mahallesi olmak üzere geniş bir alanda bomba tesiri yaratır. Raşit Efendi Apartmanı’nın yanındaki Ticaret Han’ın altındaki Garanti Bankası merkezi ve karşısındaki İstanbul Bankası, Amele Kahvesi ile lokanta alev alır. O binalardan kimse kurtarılamaz. Anafartalar Karakolu’nda da bir bekçi yanarak hayatını kaybeder.
20 terzihane ve 12 otomobil yandı
Gima, Büyük Eczane, Musiki Sevenler Cemiyeti, Suhulet Tuhafiye Mağazası, yanındaki tatlıcı dükkanı, fotoğrafçı, çay ocağı, ayakkabı mağazası Tekel Bayii ile yolun karşı tarafındaki İstanbul Tatlıcısı ve Pasta Salonu, kuru kahveci, gözlükçü, elektrikçi, İmren Boğaziçi Lokantası, Uğrak Lokantası, uçağın çarptığı Ticaret Han’da bulunan yirmiye yakın terzihane, emlakçı, doktor muayenehanesi ve avukatlık yazıhaneleri ve 12 otomobil tamamen yanar. Ankara’daki bütün eğlence yerleri, sinema ve tiyatrolar matem nedeniyle kapatılır. Radyoda ise gün boyunca sadece klasik müzik çalar. Kazada ölenler arasında Jet Turizm’in sahibi Zeki Bayraktar, Konya Mebusu Ahmet Gürkan’ın 23 yaşındaki oğlu Mustafa Gürkan, Suudi Arabistan’ın Ankara Büyük Elçisi Rıza Mukhtar’ın eşi ve çocukları, Ali Şenbay, Adem-Fatma Okçu, A. Okkar, Melek Akkor, Ayla İskeçe, Ali Şambol, Aygül Akkor, Cevat Varol, Ali Köşküer, Belma Alkışlar, Seyfettin Şahin, Naciye Eroge, Ünal Erzurumlu, Şahin Topraklı, Tahsin Kırıkkalkaner, Sevil Alkan, Dürdane Emine Sezer, Mustafa Tülin, Haluk Gözenk, Mestan Durnaz, Nuri Yalçın, Ziya Işık, Ünal Erdemli, Enver Avşar, Mehmet Sezer, Aysel Tezel, Recep Dağdeviren, Selçuk Karafakioğlu, Osman Tekel, Veysel Ünal, Kemal Danışman, Fahrettin Ayvaz, Yaşar Yıldırım, Fevzi Uyar, Dede Kulluk, Seyit Şahin, Reşit Sönmez, Fatma, Süleyman, Mehmet ve Kadınkız Okkalı da vardır.
Pilot Yüzbaşı Necati Sunay, Pilot Teğmen Fikret Tartar, Telsizci Astsubay Hüsamettin Çelik, Tahsin Küçükaslan da kazada hayatını kaybeder.
Okurumuz 17 aylıkken kazada babasını yitirdi
Kazada hayatını kaybedenler arasında okurumuz Çiğdem Güneş’in babası da vardır. Babasını kaybettiğinde kızkardeşi 4, kendisi 17 aylık bir bebektir henüz. Düşen uçakta, 2 ay sonra evlenmeye hazırlanan Teğmen Fikret Tartar ile 19 yaşındaki nişanlısı Ayfer Şenbakış da hayatını kaybeder. Kazanın gazete sayfalarına taşığı bir başka dram da Konya Milletvekili Ahmet Gürkan ile ilgilidir. Bir hafta önce eşi ölen Gürkan, kazada da oğlu Mustafa Gürkan’ı yitirir. Ankara’da tuhafiyecilik yapan Gürkan, para çekmek için İstanbul Bankası’na gider. Bankadan çıktığı sırada düşen uçağın alevleri arasında kalır.
Okurlarımızdan Selami Başar ise o günü şöyle anlatıyor:
“1 Şubat 1961 tarihinde bir ramazan günü, saat 15.30 civarlarında Ankara semalarında bir askeri uçakla havada çarpışan Lübnan yolcu uçağı düşmüştü. İki uçağın çarpışmasıyla Hükümet Caddesi’nden Hacıbayram’a çıkan yol kavşağı arasındaki yola, Jülyen sütununun hükümet caddesi taraflarına, cesetler ve uçak parçaları savrulmuştu. O tarihte Kalaba Ortaokulu’nda okuyordum, Şimdi Kalaba İlkokulu olan binadaki sınıfımız okulun ikinci katında idi. Arkadaşlardan birisi, “Öğretmenim havada uçaklar çarpıştı” dedi. Öğretmen inanmadığı için arkadaşımızı azarladı ama başka görenler olduğu için kaza haberi kesinleşti. Okul çıkışı herkes Ulus’a kaza alanına gitmek için çabalıyordu. Ben o gün gidemedim, çünkü 15 kuruş olan öğrenci paso biletimi almak için 5 kuruşum eksikti.
İlkokuldaki arkadaşı Hal’e giderken öldü
Ertesi gün kaza yerine gittim. Kazazede uçak yolcularının elbiselerini şimdi otel olan, o zamanki 2. Şube’nin merdivenlerinin kenarlarındaki korkuluklara asmışlar, valizlerini de merdivenin alt taraflarına toplamışlardı. Kazada yerde bulunan birçok vatandaşımız da öldü. İlkokulda aynı sınıfta okuduğumuz Nurten isimli bir arkadaşımızın da kaza anında hale balık almaya giderken yanarak öldüğünü gazetelerden öğrenmiştim. Rahmetle anıyorum.”
Cebeci Mezarlığı’nda ölenlerden 47’si İsmet İnönü’ün talimatıyla oluşturulan bölümde yanyana toprağa verilir. Basın-Yayın ve Turizm Müdürlüğü mutemeti Siyami Baykal ise kazaya aybaşı olduğu için memurlara verilecek maaşları Maliye’den aldıktan sonra yakalanır. Saçları, yüzü yanarak, ağır yaralanan Baykal kaldırıldığı Numune Hastanesi’nde “Paraları bulun, paraları kurtarın” diyerek yardım ister.
Askeri uçağın hatası son raporda düzeltildi
Kazada uçaktaki yolculardan Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçisi Rıza Muhtar’ın eşinin cesedi Anafartalar Hastanesi’nin yanındaki Benli Apartmanı’nın çatısında, çocuğunun bedeni ise Berlin Oteli’nin önünde bulunur. Lübnanlı hostesler Tchopaian Amanisa ve Karima Arpenisli’nin cesetleri de yakındaki binaların balkonlarına savrulmuştur. Kazanın ardından Lübnan’dan Ankara’ya gelen Middle East Airlines (MEA) tahkikat komisyonu, hazırladığı ilk raporda kazaya Etimesgut’tan havalanan askeri uçağın neden olduğunu açıklar. Rapor özetle şöyledir:
“Esenboğa Havaalanı’nda teybe alınan pilot-kule muhavereleri, MEA Viscount uçağının hava trafik kontrol kulesinin talimatları gereğince hareket ettiğini ve talimatlara tamamen uyduğunu kati ve muhakkak surette teyit etmektedir. Esenboğa Havalanı kontrol kulesi, askeri uçağın mevcudiyetinden haberdar değildir. Ayrıca MEA uçağına askeri uçağın bölgede bulunduğuna dair bir malumat da verilmemiştir.”
MEA’nın İngiliz pilotu Stilwell de kazadan iki dakika önce saat 16.10’da kule görevlisi İhsan Tavşangil’e “Ankara üzerindeyiz, normal uçuyoruz” bilgisini vermiştir.
Yapılan ilk tetkiklerde “kör uçuş” yapan, talim uçuşuna çıkacağını Kule’ye bildirmeyen C-42 askeri nakliye uçağının pilotları suçlu bulunur.
Ancak 27 Mayıs darbesinin vesayetiyle hazırlanan nihai raporda karar ters-yüz edilir ve suçun yüzde 80’i MEA’ya, yüzde 20’si de askeri uçağa verilir.
AP Genel Merkezi iki kez taşlanıyor
Feci uçak kazasının yankıları azalırken, Af Kanunu çıkarılır. “Muvakkaten” tahliye edilenler arasında Celal Bayar da vardır. 1963 Mart’ının son haftasında Bayar Ankara’ya gelir. Bayar halkın tezahüratıyla yeğeni İhsan Şahinalp’in Kavaklıdere Meneviş Sokak 67 numaradaki evine girerken, alçak uçuş yapan jetler Ankara’yı sallar. Ertesi gün, 24 Mart 1963’de 27 Mayıs yanlısı gösteri yapan gençler, Zafer Meydanı’nda toplanır. “Bayar Kayseri’ye” sloganları atan grup, AP Genel Merkezi’ni iki kez taşlar. Taşlardan 20’ye yakın partili yaralanır. Türkiye Milli Talebe Federasyonu (TMTF) ve Milli Türk Talebe Birliği (MTTB) Silahlı Kuvvetleri destekleyen ve Bayar’ı protesto eden bildiri yayınlarlar. Aynı gün ordu, askerler hakkında “ileri geri konuştukları, hakaret ettikleri” iddia edilen 13 kişi ise mahkemeye sevk edilir.
Paylaş