Paylaş
İlk Genç Notaları, bir yıl önce bugünlerde dinledik ilk kez.
Onların sesinden/nefesinden, Smoke on the Water'ı.
Sweet Child O’mine'ı, Phantom of the Opera'yı...
Ve genç besteleri.
Otuz iki okul katılmıştı geçen yıl Genç Nota'ya.
Bu yıl 50.
Çoğaldım yine...
Yıllar önce gitarla "The House of the Rising Sun"ı -yarım yamalak da olsa- çalıp söylemeyi öğrendiğimdeki mutluğumu yaşadım.
Artık gömlek cebimde bir pena olmasa da...
* * *
Geçen hafta, liseli müzisyenleri dinledim, ön elemede.
Tuzum kuruydu hem; dinlediğim gruplara elemede oy değil, gönül verecektim sadece.
Öyle de oldu, gönlübol olabilmenin ayrıcalığına eriştim onları izlerken.
İçimi kıpırdattı sahnedeki varlıkları.
Profesyonel jürinin önündeki genç duruşları...
Müziğin dev aynasında büyüyen gençlerin aks'inde, içimdeki aynanın sırrına ulaştım yine.
Ve, "Helal olsun" dedim, hepsine ayrı ayrı.
Gönülden...
* * *
Beş kişilik Genç Nota jürisinin işinin ne yaman olduğunu düşündüm sonra.
Yükünün ne kadar ağır olduğunu...
Ama sanki böylesi durumlarda devreye giren o ilahi uyum çevreledi jüriyi.
Sahnede beliren gökkuşağının, "rengahenk" şalı sardı, sarmaladı...
Hepsi, kendi dalında "isim" olan profesyonellerin, verdikleri kararlarda birbirlerine hiç uzak düşmediklerini gördüm.
Koro halindeki, objektif kararlarını...
Helal ettim, liseli grupların hepsinin adına, hepsine verdiğim gönüloylarımı.
Onları da ekledim, hafızamın ipeklerine sardım, sakladım.
Yarın, "her zaman, sonsuza kadar genç" jüriden bahsedeceğim.
Ve 24 saat kala, Genç Nota'nın nabzından...
Paylaş