Paylaş
Kuzeye çevirseniz yönünüzü; Rize’de bile... Kuruyor, kurutuluyor.
Sapanca’da “Canımızı alsınlar, suyumuzu almasınlar” yazıyor pankartlara insanlar.
Yazı da, -yiten- suya yazılıyor.
* * *
Bırakın dereleri...
İlk gençliğimde böyle yollara vurduğumuzda, adım başı gürül gürül akan çeşmeler vardı.
İki dakika elini tutamazdın soğuğundan, kana kana tadına varamazdın.
Özellikle bakıyorum.
Çeşme bile kalmamış; bir iki tane musluklu “hayrat”...
Ya kıl gibi bir su, ya “Tıs” sesi...
* * *
Ya göller...
Tesadüf, dün yazmıştım; Türkiye’nin ikinci büyük gölü Tuz Gölü, göz göre göre ölüme terk edildi.
Hürrriyet Sosyal’de dün Mehmet Çınar ve Mesut Madan’ın dört başı mamur haberi yayınlandı:
“Burdur Gölü’ne yas tutuldu.”
Haberde, 3’te 1’ini kaybeden, “tamamen kuruma tehlikesi altındaki” göle dikkat çekmek için düzenlenen “Su Orucu” ve “Pet şişeyle su dökme” eylemleri, süreciyle anlatılıyor.
* * *
Ve bütün bu eylemler bende, olan olacak “Üzerine bir bardak soğuk su içeceğiz” duygusunu yaratıyor.
Eylemleri, o çabayı küçümsediğimden filan değil. Asla...
Lakin sembolik eylemlerin “sembol”leri, bu işin yetkilisine vız gelip, tırıs gidiyor çoğu kez. Çünkü onlar, onların sembolleri değil, belki de.
* * *
Olsun.
Burdur Gölü kururken göl gibi susmaktan...
Kuruduktan sonra da çöl gibi susmaktan, iyidir her anlamda.
Duyduk en azından...
Kimimiz “Tüh” dedik, kimimiz iç geçirdik.
* * *
Kendi hesabıma konuşuyorum. (“Biz” hep konuşan kuşaktık zaten)
“Biz”den geçti cancağızım.
Yeni şeyler söylemek, yapmak lazım.
Ama nasıl?
Onu da “biz”im söylememiz, kendi hesabıma makul gelmiyor.
Anca, iki kelamımız olur.
* * *
O bizim zamanımızda gürül gürül akan dereler, deniz gibi göller gitti...
Çok mücadeleciydik, savaşkandık ama belki o sular aklımıza gelmedi.
Yahut Behçet Necatigil’den mülhem; o dar zamanlarda çirkindi, yersiz gelirdi böyle sevgileri söylemek.
Günde 10 insan öldürülürken, çınarın yaprağından söz etmek... O da, gerekliydi.
* * *
Bitiyormuş, bitti...
Hani elektronik oyuncaklar var ya şimdi...
Dog’a basınca köpek sesi, Cat’e basınca kedi sesi...
Ve deriz ya çocuklarımıza “Köpek ne der?”... O da der ya: “Hav hav...”
Bir sorun yarın, “Kurbağa ne der?”
“Vrak” diyen bebe varsa, kuruyan dere yatağında ailecek mangal pikniği o ilin belediyesinden.
Paylaş