Gel ne olursan ol gel Türkçe konuş

VİYANA kapılarından döneli asırlar oldu. Ama “yayılmacı” mevzularda hevesimiz baki… Mesela yabancılara Türkçe öğretme sevdamız. Öğretmeye de bayılırız... Sert ünlüsü-ünsüzüyle “ı”yı, “ç”yi, “ş”yi filan söyleyemeyip, dublajlı Miki Mouse gibi konuşmaları da egomuzu okşar.

Haberin Devamı

Amerika’yı bile keşfedip, kızılderilere ilk can suyunu -many many- biz verdiysek...
Bir “Maraba” desinler, kendi dilimizle bir “teşkur” edip, kıymet bilsinler.
İngilizce öğrenme adına, örgün eğitimde 5+3+3+hazırlık dahil 5 yıl olmak üzere, en az 16 yılını -saçma sapan müfredatlarla- heba etmiş bir millet olarak...
Bir “Allah razı olsun”u kendi dilimizde duymayı, çok görmesinler.
* * *
Belki de intikam alıyoruz.
Türkçe Olimpiyatları misal.
Ben böyle engel atlamayı hiç bir olimpiyatta görmedim.
Geliyor Çinli kardeşimiz... Hayatında değil dilinin, bilumum enstrümanlarının bile semtinden geçmediği şarkıyı seslendiriyor sahnede:
“Muhabet sokagi numero doksen /İcim urperdiyor ya evde yoksen.”
* * *
Futbol alemi desen, lisansı Türkçe Sempati Sınavı’yla verecekler neredeyse.
Yurt dışından bir transfer olmasın...
Futbolu teferruat kalır, kırık çarık Türkçesine bakar, sırtını pat patlarız.
* * *
Bu sevdanın daha reytinglisi ise Yetenek Sizsiniz’de herhalde... (Es bırakmadan okursanız; yeteneksizsiniz)
Yarışmacı Burkina Faso’dan gelse fark etmez.
Acun Ilıcalı hemen döner tercümana:
“Sor bakayım, Türkçe biliyor muymuş...”
Biliyorsa, ne ala...
* * *
Bir aralar “Maraba essker” diye askeri birlik denetleyen bilcümle NATO zevatı, sonradan “Maraba Televole”yi doğurdu da... Clinton, Türkiye ziyaretinde kıyısından kurtuldu.
Ki, adam profesör olsa boş. Hemen iki buçuk kelime Türkçe öğretiriz.
O da malum, “ı”ları, “i” diye telaffuz edip, en popüler, sunturlu küfrü şirin şirin sempozyumda deyiverir.
“Sıkılmayın diye, kısa tutacak ben...”
* * *
Bir zamanlar da “ecnebi” sanatçılara kırık Türkçe’yle Türk Hafif Müziği söyletmek acaip modaydı...
Farklı kaynaklara göre, İzmir Efeler ya da Aydın Germencik’te doğan Dario Moreno’nun o hoş aksanının gazına mı geldiler. Bilemiyorum...
Ama 60’lı yıllarda o tür aranjman, esti inletti ülkeyi.
Bir yabancının Türkçe şarkı okuması, mest etti o kuşağı. 45'likleri, pikaplarda iğne bırakmadı.
Juanito İspanya’dan geldi “Arkadaşımın Aşkısın”ı okudu, ikinci vatanı anında burası oldu.
Marc Aryan Dünya Dönüyor” derken, Pepino Di Capri ünlü “Melancolie im Septembre” şarkısını sünnetleyip, “Melankoli ne güzelsin...” diye girdi araya.
Sacha Distel ise “Kime deler, sana deler benim sevgili”yle gönül kaldırdı.
Gel ne olursan ol gel Türkçe konuş
Ama o kuşak Adamo’yu tek geçer.
“Her yerde kar var” dört mevsimin ulusal marşıydı; ki kumsalda insanlar o şarkıyla dans eder, buram buram terlerken “Her yerde kar var” derdi.
Öyle ki, sonradan aynı şarkıyı seslendiren Ajda Pekkan bile, vurgusunu, tonlamasını aynen ecnebileştirmiştir.
Güftesi de, Adamo’yu yormasın diye herhal, kelime oyunu gibidir:
“Karda zordur yürümek” diye başlayıp, “Yürümek zordur karda” filan diye aynı minvalde devam eder.
* * *
Lakin... Türkçe öğrenmeleri her zaman beklenen sonucu vermiyor.
Soru sormaya başlıyor elin adamı. Öyle alışmış.
Soracağı soruların soru işaretini de takıyla değil, dudağını büzüp, uzattığı vurguyla ekliyor:
“Sizde dimokrasi yoook?”
* * *
Bakalım...
İsrail filan kızışan "olimpiyat"larda ne zaman, “Hop bilader, bi dakka...” diyecek.

Yazarın Tüm Yazıları