Oysa bir kuşağın “mahalle çocukları” için tornet, tekerlekten sonra “ikinci büyük icat”tır. Yapımı kolaydır, marangoz gerektirmez. (Hem siyaset kaykayı gibi değildir, ufak tefek “marangoz hatası”nı da kaldırır) Bu yönüyle 1960’lardaki “Devrim Arabası”nı da, 1970’lerdeki “kendi uçağını kendin yap” projesini de sollamıştır. İmtiyazsız, sınıfsız, kaynaşmış tüm çocuk zümreleri, yurdun her köşesinde tornetle kendi devrimini kendi yaparak, ayağını yerden kesmiştir. Ki devrim de öyle yapılır zaten değil mi? * * * Önce bir inşaattan bekçi rızasıyla ya da kamusallaştırma yoluyla 80 cm. uzunluğunda, 40-50 cm. genişliğinde sağlam, düzgün bir kalas edinilir. Tercihan üç numara zımpara kağıdı ile, tahtanın oturulacak yüzeyi pürüzleri giderilerek “kaymak”laştırılır. Sonra sanayiden yalvar-yakar ya da yaşıt çırakların işbirliğiyle 4 adet çıkma rulman (bilyeli küçük tekerlek) edinilir. İki sağlam tahta parçası, zımparalanan ana gövdenin ön ve arkasına dik açıyla çakılır. Bilyeler iyice yağlanır ve ortasındaki delikle tahtaların ana gövdeden çıkan uçlarına sabitlenir. Ön tekerlerin tahta aksı hareketli olur ki, dümen tutsun. (Ki, tekerleklerin çektiği yere değil, kendi istikametine gidebilesin) Tornet artık gitmeye/kaymaya hazırdır. Ama süslemeden olmaz. Mabadın konacağı yer, mukavva ya da ince bir minderle döşemelenir. Öne çakılan iki gazoz kapağıyla “far”lar halledilir. İki küçük mukavvadan öne arkaya plaka yapıştırılır: “O6 AB 1001” Üzerine, “Chevrolet Impala”, “Müteahhit sağolsun”, “O şimdi talebe” filan yazmak, keyfe kederdir. Bu anlattığım “hususi tornet”ler, elbette. Bir de pazarcı kardeşlerimizin, bakkal çıraklarının kullandığı “ticari tornet”ler vardır ki, onlar sandık biçimi kasalarıyla gün boyu (bazıları ömür boyu) taşımacılık yapmışlardır. * * * Nerden çıktı bu tornet meselesi derseniz. Biz yıllar önce Cumhuriyet Lisesi’nin oradan, yokuş aşağı bırakırdık tornetleri, 60. Sokak’ın neredeyse sonuna kadar kayardık hızla. Sonra biraz büyüdük ne tornet kaldı, ne de o zamanki kaymak/kaydırak asfaltlar. Emek Mahallesi’nin ara sokaklarının asfaltı, -yalan olmasın- tüm hayatım boyunca delik deşik, yamalı, çukur-mukur oldu hep. Öyle izledik yıllarca, çukura kaçtı gözlerimiz. Şimdi Çankaya Belediyesi asfaltlıyor sokakları. Ve uzun yıllar sonra, bir tornet kayıp gidiyor içimden. Çukurlar daha çok su kaldırır, yarın devam edeceğim.