Darbe tecrübesi

DARBE deyince, 15 Temmuz’a kadar doğrudan “bizim kuşaklar”ın konferans alanına girerdiniz...

Haberin Devamı

Zira, en son 12 Eylül darbesi, bugün 40 yaşına gelenlerin bile “bizzat, görerek/algılayarak yaşamadığı”, anadan-babadan-dededen dinlediği, tozlu arşivlerdeki bir vaka olarak kalmıştı geride.

Biz ise “yaşamıştık”. Tecrübeyle sabitti yani...

12 Mart ve 12 Eylül’ü yaşayarak net hatırlayan “darbe tecrübemiz”; askeri dikta, el ele onaylanan idamlar, görmezden gelinen seri işkenceler, kıyımlar, sürgünler, toplu işten, vatandaşlıktan çıkartmalar çok şey anlatıyordu elbet.

Fakat o tecrübe, bugünden farklıymış meğer.

* * *

Öncelikle, herkes için “benzer hissiyatı” yaratmamıştı.

Darbe deyince, merkezdeki kuşakların bir bölümünün sığınacağı “başkalarının, hatta hak edenlerin başına gelen bir şey” limanı, yanılsaması vardı:

"Ucu bize dokunmaz..."  

Hazırlanan “sahne” de öyleydi çünkü, senaryodan haberli ya da habersiz oyuncuları da...

Haberin Devamı

27 Mayıs darbesi, “memleketi satan”, “üniversite öğrencilerini kıyma makinalarına attıran” Demokrat Parti ve yandaşlarına...

12 Mart darbesi, “cemiyetin siyasî veya hukukî herhangi bir nizamını zorla değiştirmek gayesiyle cemiyet teşkil, tesis, tanzim veya sevk ve idare eden” bilumum anarşistlere...

12 Eylül darbesi de, vatandaşların can ve mal güvenliğini ortadan kaldıran “yıkıcı ve bölücü mihraklar”a karşıydı!

Rüzgar öyle estiriliyor, darbe öncesindeki kanla, provokasyonlarla, kirli oyunlarla eli güçlendirilen “proje” öyle sunuluyordu.

* * *

Öyle ki, 7 Kasım 1982’de “sandık”tan diktacı Kenan Evren’e yüzde 92 destek oyu çıkacaktı.

“Hayır” oyuna karşı şeffaf zarflarla baskı uygulanmıştı, sonuçlarla oynanmıştı filan denilse de...

El öpeni çok olmuştu, o 5'i bir yerde cuntacıların.

Dünya görüşü, hayatı nedeniyle kendini “hedefte” hissedenlerin dışındaki çoğunluk, yıllarca ülkeyi yeniden biçimlendiren köşebent zihniyeti, “Sırf denge olsun diye, bir tane sağdan, bir tane soldan astık” bile diyebilen o zalim soytarılığı, mevsim normalleri gibi seyretti.

Bir çok insan için, 90’ların faili meçhulleri, suikastlar, karanlık oyunlar da böylesine bir mesafe ile uzaktan izlenen bir şey oldu.

Haberin Devamı

Dağlara taşlara... Başkalarının hayatıydı, sonuçta.

* * *

Bugün farklı... Hâlâ ekranlardan 15 Temmuz’la ilgili yeni görüntüleri, kararan hayatların yürekte okunan hikayelerini izliyoruz.

Olayın vahametini, yaşanan dehşetin ve ürperten olasılıkların boyutlarını, her an yeniden, her gün daha öteye anlıyoruz.

Bu kanlı girişimin önceki “proje”lerde gösterildiği gibi “başkalarının hayatına” değil, herkesin yaşamına, koca bir ülkenin geleceğine kasteden topyekûn bir saldırı, işgal iştahını yeni görüntüler, yeni bilgiler ışığında kavrıyoruz.

Ama yine de, “üç darbe tecrübeli” kuşağımız, böyle bir girişimin “başarılı” olduğu bir Türkiye’yi yeterince gözünde canlandırabiliyor mu... Öyle bir hayatı her boyutuyla, sahne sahne hayal edebiliyor mu...

Tam bilemiyorum.

* * *

Haberin Devamı

Komplo teorilerine hiç yatkın olmayan bünyemin, “önlenememiş bir 15 Temmuz sonrası”na dair gözümün önüne getirdiği sahneler, hiç itibar etmediğim değme kıyamet teorileriyle açık ara yarışıyor.

Ve o kanlı, kara sahnede tüm sevdiklerim, tüm yakınlarım, tüm hayatım da var.

Hepsi bir ölüm, bir acı, bir yıkım yaşıyor, hepsinin yüreğine, hanesine ateş düşüyor.

Bugün tankların önünde direnen insanların akıttığı kan, girişimleri başarılı olsa, ertesi gün o an orada olmasa da, tanıdığım herkesin üstüne bulaşıyor.

Böyle bir darbenin kasırgasıyla hayatına değil de, en azından yaşamaya, nefes almaya devam etse bile, herkesin payına düşen ağır “bir yok olma” duygusu... Bir ağır yenilmişlik...

Haberin Devamı

Ve yüzü dağa dönük, o yaman “Ne yapardık o zaman?” sorusu.

* * *

Bütün bunları düşünüyorum da...

Bizzat yaşayan kuşak olarak darbelere dair acı tecrübelerimizin, bilgilerimizin, öngörülerimizin, havsalamazın çok ötesinde şeyler de olabilirmiş demek.

Bunu böyle ve bugün öğrenmek, ne acı...

Eğer bu acı tecrübe, bu musibet, estirilen birlik rüzgarını, demokrasi ve adalet nidalarını kalıcı, muteber kılarsa... En azından içimizde öyle bir hasleti, duyguyu yeniden yaratırsa...

Ne güzel...

Darbe tecrübesi

Yazarın Tüm Yazıları