Paylaş
Efsane caz yorumcusu Billie Holiday’in de sık vurguladığı rivayet edilen bu sözler, bana bu yıl 21’incisi düzenlenen Uluslararası Ankara Caz Festivali’ni hatırlatıyor.
Anlı şanlı devlet desteğine rağmen kavun-karpuz festivallerinin bile bürokrasiyle boğuştuğu, liselilerin bahar festivalinin, pilav gününün bile yasaklandığı bir ülkede caz festivali müşkül iştir.
Hele bürokrasinin de başkenti Ankara’da...
Herşeye rağmen 22 yıl önce “cazı seven ve sayan” bir grup insan, Hürriyet yazarı Sedat Ergin’in başkanlığında Ankara Caz Derneği’ni kurdu.
Ve “caz yapma” uyarısının yayvan bir tebessümle sözlüklere girdiği memlekette, sadece caz yapmayı, 21 yıl boyunca festival düzenlemeyi başardılar.
Ama nasıl? Binbir güçlükle, Caz Derneği'nin Başkanı Özlem Oktar Varoğlu’nun her yıl yüreğini ağrıtan ana sponsor, devlet, belediye desteği arayışıyla...
* * *
Bu yıl festivalin son konserleri, efsane caz müzisyenlerine ayrıldı.
İlki 23 Mayıs’ta dünyaca ünlü caz piyanisti, besteci Aydın Esen’in vokalde hayat arkadaşı Randy Esen’le konseri.
Ünlü caz piyanisti Chick Corea’ya soruyorlar:
“Sizce şu anda dünyanın en iyi piyanisti kim?”
Corea, “Belki çoğunuz bilmiyorsunuz ama bir Türk piyanist, Aydın Esen” yanıtını veriyor.
Sedat Ergin ondan cıvıl cıvıl bir sesle, heyecanla söz ediyor:
“Amerika’da bir jazz center’a gitmiştim. Basketbol sahası büyüklüğündeki mekanın cd-plak raflarında Esen’in albümlerine çok özel bir yer ayrıldığını gördüm.”
* * *
Festivalde 24 Mayıs’ta cazseverlerle buluşacak diğer isim de, caz tutkunu olmayanların bile arşivlerinde yer alan, en azından belleğine Paco De Lucia’yla birlikte “Pink Panther” yorumuyla yerleşen efsane gitarist Al Di Meola...
Di Meola, bir Türkle evli. Her fırsatta Türkiyeli izleyiciye ayrı bir sıcaklığı, yakınlığı olduğunu belirtiyor.
* * *
Festivalin Türk Japon Vakfı’ndaki 25 Mayıs konseri ise cazseverleri Enrico Rava Quartet’le buluşturuyor.
İtalyan cazının dünya temsilcisi Rava, trompeti Miles Davis’i dinledikten sonra seçmiş.
Bu üç efsane konserin biletlerini “biletix”den alabilirsiniz.
Festival 26 Mayıs’ta Tepe Prime’da Türkiye’nin ilk ve tek Latin caz flüt virtüözü Mihriban Aviral konseriyle son buluyor.
* * *
Cazın izini sürmek, ona -gerçekten- dokunmak zor mesele... Emek istiyor, vefa istiyor.
Fakat hemen her müzikseverin sokağından bir cazcının geçtiğini de düşünüyorum.
Cazla ne zaman, nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum doğrusu...
Ama Ella Fitzgerald & Louis Armstrong’un “Cheek To Cheek (Heaven)” düeti, bana yumuşacık, gülümseyen, biraz muzip bir sesten dinlediğim masallar kadar eski geliyor.
Müziklerini Miles Davis’ın yaptığı Siesta filmi ise cazın, trompetin pikabımıza taşındığı zamanlar:
Havaalanının çevresindeki göz alabildiğine sapsarı otların arasına gelincik çiçekleri gibi uzanmış kırmızı elbiseli bir kadın (Ellen Barkin)...
Baygın... Hemen yakınına inen bir uçağın sesiyle bilinmezliğe, hatırlamadığı bir gecenin sabahına uyanıyor.
O gerilim, endişe dolu anlar Davis’in Siesta’sıyla koyulaşıyor.
Caz o an, kırmızılı o kadının nefes alıp verişine, bizi de peşine takıp sürüklediği muammasına dönüşüyor.
* * *
Caza olan eklektik ilgim, yol-yordam izlemeyen ama odamıza sızan cazın sürprizleriyle süren mesafeli, seçili ama hep büyülü bir sevgi...
Caz benim için öyle. Belki Edip Cansever’in dizelerindeki gibi:
“Ah güzel Ahmet Abim benim /Gördün mü bak /Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile /Gelse de /Öyle sürekli değil
Bir caz müziği gibi gelip geçiyor hüzün...”
Caz, blues hüznün müziği olarak kayda geçiyor çoğu kez. Ama içinde insanı mutluluğa başka yoldan ulaştıran patikalar da gizli herhalde.
Edip Cansever’in yukarıdaki dizelerine de öyle geliyor, öyle yerini buluyor sanki.
“Caz mevsimi”nden de söz ediyor Cansever, anımsamaların bile gelecekten ödünç alındığını söylüyor:
“Mutluluk bu yüzdendi /mutsuzluk bu yüzdendi
sanki eşsiz bir bahçe /yokluğun en üstünden /azar azar aşağılara inerdi.
çünkü caz mevsimiydi -başkaca neydi-”
* * *
Ankara Caz Festivali’nin küçük dev “bahçe”sindeki son konserler, efsane müzisyenler böyle bir mevsim vaat ediyor, içinde hâlâ ilkbaharlar arayan izleyicisine.
Kimbilir belki Can Yücel'in umudunu getirir o özgür notalar:
"Ve yaklaşırken bütün güzellikleri baharla birlikte
Arkadaşlarım olan cazcılar /Elbette bulacaklar bir acıbadem
Ve biz yaşamayı yeniden kuracağız..."
Paylaş