Paylaş
Ki bu sadece bir kentin kısmi coğrafyası değil, “doğal engebeleri”yle -sosyal- topoğrafyasıdır belki de...
Yalındır, ama “hislidir” Emrah Serbes’in romanlarındaki Behzat Ç.’nin coğrafyası...
Mesela, “Ayrancı, aşağı ve yukarı olmak üzere ikiye ayrılan, temiz kalpli, munis insanların yaşadığı bir semt”tir.
Esat ise, “küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılan şirin bir semt”... Orada da “Aşk acısı çeken sempatik insanlar oturur. Bu semtin bir özelliği de sınırlarının belirsiz olmasıdır. Bu yüzden pek çok Ankaralı, Esat’ta oturmadığı halde kendini Esatlı zanneder”.
Mesafeli olduğu “mevki”ler de vardır:
Talatpaşa Bulvarı’ndan geçer mesela arabasıyla, Mithatpaşa Caddesi’nde önü tıkanır... “Amma çok paşa var” diye düşünür, Abidinpaşa’ya seyirtirken...
* * *
Hafıza mekanlarının yok olmasına söylenir Ankara’da. Yıkılan Havagazı Fabrikası’na, Ormancıların Lokali olan Yeni Sahne’ye, Sakarya’da çevresinde oturup muhabbet edilen havuza... Nicesine...
* * *
Kalenderliği ile mahcubiyeti ele ele gezer, ama hoşlandığı bir kadınla karşılaşırsa elini gizler... Cebine sokar. Cebi dar, gönlüboldur.
Elindeki tesbihi, hem meşgaledir (meşguliyet terapisi), hem az biraz racon, hem de bazen beden dilinin vurgu gereci...
En kıymetli meziyeti, en büyük günahtan uzak durmasıdır:
Kibirden...
O nedenle, belki en çok “kibir”e muhaliftir.
Ama Ankara’da her türden otorite, oldum olalı -baştan aşağı- kibirdir.
İkisi birleşince, gel de küfretme...
* * *
RTÜK’ün ya da RTÜK’ü gazlayan “el” ve “alem”in Behzat Ç.’yi her şeye aykırı, serseri, uğursuz, hatta günahkar bulması, belki kibirden uzak, sahici olmasından...
Oysa, hiç günahı yoktur bu “samimi” halin.
Misal, o “yedi ölümcül günah”tan yola çıkalım. Var mı bakalım, dizide?
1. Kibir, kendini beğenmişlik... Asla.
2. Açgözlülük... O da yok.
3. Şehvet düşkünlüğü desen... Lafı bile olmaz.
4. Kıskançlık, hasetlik... Dizide o haller, mevki-rütbe savaşları eleştirilir, ti’ye alınır zaten.
5. Oburluk... Hayır.
6. Tembellik, miskinlik de, dizinin uzağında. “Aga cinayet var” deyince, gece-gündüz akan sular durur.
Yedinci günah, yani “öfke” dersen, o var.
Ama konu böyle bir diziyse eğer, “alem buysa” yani, olacak o kadar.... O kadar “kusur” kadı kızını bırak, bizde kadıda bile oluyor bazen.
Yarın başka bir “adap” ve sosyolojiden söz edeceğim.
Paylaş