Beğeninin militanlaşması

GEÇEN gün hurriyet.com.tr’da “Bored Panda” sitesinin “Dünyada en dikkat çekici, görkemli heykeller” derlemesi vardı. Türkiye’den de bir tane (nazarlık) seçilmiş; Çanakkale’de “Tarihe Saygı Parkı”ndan bir heykel...

Haberin Devamı

Her heykelin bünyesinde bir tarih, bir anlam barındırdığını düşünürsek, seçilen heykelin “Tarihe Saygı Parkı”na denk gelmesi, aynı zamanda bize nazire olmalı...

Malum, tarihsel, dinsel, geleneksel olarak “heykel” ile geçinemeyen, hatta kavga eden bir toplumun ahfadıyız.

* * *

Osmanlı’da tek heykelcilik, mezar taşı, çeşme figürü, şadırvan filandır.

Yani taş süslemeciliği...

Anca giderayak rastlanır heykele.

Pargalı İbrahim Paşa’yla ilgili rivayetleri saymazsak, heykele ilk vize Abdülaziz’den gelir.

Ama kendi heykelini, büstünü, yani otoritesini dikerek.

* * *

“Heykelle savaş” tarihimiz ise şayan-ı hayrettir.

Hani, Rodin heykellerini nasıl yaptığı sorusuna, “Taşın fazlasını atıyorum, geriye heykel kalıyor” karşılığını vermiş ya...

Bizde durum, heykelin tümden atılması.

Haberin Devamı

Misal, Başkan Melih Gökçek’in koltuğuna oturur oturmaz söktürdüğü, ancak sonra yargı kararıyla yeniden/yerine diktiği Periler Ülkesi
heykeli.

Ya da Tandoğan’dan kaldırılan ve Hürriyet Ankara’nın yıllar sonra araya-taraya atıldığı açık hava deposunda bulduğu, CerModern’in de sahiplenip bahçesine aldığı Su Perileri...

Beğeninin militanlaşması

Heykelin dili olsa da konuşsa dedirtecek heykel münazarası, Ankara’da 20 yıldır, ucubik çıkışlarla gündemden hiç inmedi.

Sadece kaldırılan, depolara sürülen heykellerle değil.

Sanatla, estetikle ilgisi olmayan soba yaldızına bandırılmış keçi, su testisi elinde-yemenisi belinde köylü kızı figürleri, Seğmen kisveli kediler, çini çaydanlıklar “Alın size heykel” gibilerinden sunuldu bu kentte.

Hem kent estetiği, hem de standardizasyon, tek tip süsleme açısından sorun (gıcık) yaratan bu durumla ilgili en muzır öneri, Gündüz Vassaf’tan gelmişti:

“Mesela heykel yapılacaksa kente, evlilikteki gibi bir ay askıda dursun ki, itirazı olanlar buna engel olabilsin...”

* * *

Meselenin diğer yönünde ise bir heykel sanatçısının yaratısının keyfe keder değerlendirilmesi durumu var.

Haberin Devamı

Kentte bu mevzuda yetkisi olmasa da, “hevesi, gücü” olan bir başkan, bir heykeli, bir resmi söküp atabiliyor şehrin bağrından...

Bu artık, bir heykeli sevmek/sevmemek meselesi değil, beğeninin militanlaşmasıdır.

Sevmezsen, beğenmezsen söküp at... Sanatmış-sanatçıymış, ne gam.

Böyle baktığınızda, Sıhhiye’deki Hitit Güneşi’ne boynuzlu, Su Perisi’ne müstehcen, bir başkasına ucube demeniz normal.

* * *

Mehmet Aksoy’un “ikiz çocuğum, masum çocuğum” diyerek ağıtlandığı heykelin tekbirle kafasının kesilmesi de olağandır bu atmosferde.

Kemer’in eski CHP’li, sonradan MHP’li Belediye Başkanı Mustafa Gül müstehcen bulduğu “Aşk Yağmuru” isimli heykeli söktürürken ne demişti:

Haberin Devamı

“Kırk kişilik vatandaş grubu geldi, sökmezsek heykeli taşlayacaklarmış...”

Taş heykeli taşlamak!

Farklı bir recm (taşlama) örneğiyle, film, roman adı olur bu, esaslısından...

Yani... Heykellerle ilgili uluslararası bir seçki hazırlanacaksa, dikilenler değil yıkılanlar ölçüt alınsın derim ben.

Yazarın Tüm Yazıları