Paylaş
Bodrum'da beyin kanaması geçirdi, İstanbul'a getirdiler, kurtarılamadı.
Ölümünün ertesi günü yayınlanan 29 Mayıs 1986 tarihli gazeteye bakıyorum.
Birinci sayfada tek satır yok.
İçerde, 11. sayfada altlarda ("etekte" deriz biz) iki sütuna, sigara paketi kadar bir haber:
"Ozan Edip Cansever öldü..."
"Çağdaş Türk şiirinin tanınmış adı" olarak söz ediliyor, ondan.
Ve iki sütuna, "öldü", üç nokta...
* * *
Bu kez 1970'li yılların arşivini karıştırıyorum; 9 Kasım 1973'de ölen Faruk Nafiz Çamlıbel manşet altı koca bir haber.
22 Ağustos 1972'de ölen Orhan Seyfi Orhon yine birinci sayfada.
Bakıyorum, 17 Temmuz 1977 tarihli gazeteye, birinci sayfadan yazar Esat Mahmut Karakurt'un ölüm haberi.
Behçet Necatigil'in ölümü, 14 Aralık 1979 gazetesinde, yine ilk sayfada.
* * *
Yetmişli yıllarda şairlerin, yazarların kaybı, birinci sayfadan duyurulmuş.
Peki, 80'li yıllarda, sadece Edip Cansever mi ölümü birinci sayfaya girecek kadar "önemli" bulunmayan ("haber değeri" olmayan).
28 Ocak 1981'de ölen Özdemir Asaf yok.
19 Kasım 1981'de ölen Enver Gökçe yok.
26 Şubat 1984'de ölen Hasan Hüseyin (Korkmazgil) yok.
11 Ekim 1985, Metin Eloğlu yok.
22 Ağustos 1985, Turgut Uyar yok.
18 Şubat 1986, yazar Tezer Özlü yok.
* * *
Daha fazla zaman ayırmıyorum, arşiv taramasına...
Tesadüf mü, bence değil.
Bu "yoksunluğu", Oya Baydar'ın son romanındaki deyişiyle bu "üç maymun vebası"nı, "12 Eylül darbesi"nin yarattığı iklime bağlıyorum.
Ve "Eylülün sesi" şiiriyle anıyorum Edip Cansever'i, ölümünün 24. yılında.
"Baylar!
Bin dokuz yüz seksen birdeyiz
Karşınızda eylülün sesi
Ağustos çekildi, eylülün sesi
Birazdan konuşacak
'Bu dünyada yaşamak can sıkıcı bir şeydir baylar.'
Her şey o kadar dokunaklı ki
Eylülsem, istemeden kırılıyorsam bazen
Dağınık, renksiz bir mozaik gibiysem
(...) Açın radyolarınızı: eylülün sesi
Bu dünyada can sıkıntısının bir başka anlamı var baylar."
Paylaş