PaylaÅŸ
Gayret kuşağını kuşanmalı, bir yıllık işi bir ayda, bir aylık işi bir günde, bir günlük işi bir saatte yapmalıyız. Bizi geride bırakanlar kadar uyumak, onlar kadar yemek, onlar kadar eğlenmek bizim hakkımız değil.
Türkiye'yi aydınlığa çıkarıncaya kadar, doyasıya uyumamak, doyasıya yememek, doyasıya eğlenmemek, tarihin önünde onurun doruğuna yükselmekle eşanlamlıdır. Çünkü beklenen zihniyet devrimini bunu yapanlar getirir; kitlenin ufkunu onlar açar, Türkiye'yi çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne ve ötesine onlar taşır.
Türkiye’de yılda 152 gün resmen tatil. Yani beş ay. İki milyon memur üzerinden hesaplandığında bunun ekonomik-malî ifadesi yılda birkaç yüz trilyondur.
Çalıştığımızı söylediğimiz günlerde ne kadar çalıştığımız ise ayrıca tartışılmalıdır.
Gerçek şu ki, Türkiye bir sanal değerler ülkesine dönüştürüldü. Yani Türkiye bir aldatılanlar ülkesi yapıldı.
Yozlaştırılmış dinle sanal cennet, borca ve dışa bağımlı ekonomiyle sanal refah sahibi olanların elde edecekleri tek şey, sanal mutluluktur. Bunun götüreceği son nokta ise sanal bağımsızlık olur.
Sanal refah; üretmeden tüketmenin, israfın, emeğe ihanetin de göstergesidir.
Akılcı ve ciddî çalışmalarla Türkiye'ye büyük yararlar sağlayan DPT (Devlet Planlama Teşkilatı), 1980'li yıllardan itibaren işlevsizleştirildi. Türkiye'nin sanallaşmasında bu işlevsizleştirmenin payı büyük olmuştur.
Plansız kalkınma, rotasız yürüyüşten başka nedir?
DPT'nin işlevsizleştirilmesi, Türkiye'nin dışarıdan kontrolünü kolaylaştırmış, sanayi ve yatırım hamlelerinde düzeni, akılcılığı dışlamıştır. Türkiye bugün, işte bu noktadadır. Türkiye'yi bu sanal değerler dünyasından çıkarıp ayaklarının üstüne oturtmak, tatlı yalanın aldattığı kitleleri acı gerçekle yüzleştirmek ve böylece ülkemizi tehditlerin tufanına yakalanmış bir coğrafya olmaktan çıkarmak, Atatürk Cumhuriyeti’ni sevenlerin onur borcudur.
Sanal değerler ülkesi yapıldığımızın tartışılmaz ve karşı çıkılmaz belgeleri önümüzde. ATO (Ankara Ticaret Odası) raporlarına göre, 2003 yılında 2.3 milyon kişi bankalardan toplam 10.5 katrilyon liralık kredi kullanmıştır. Önceki yıla nispetle artış % 216. Kullanıcıların bankalara olan kredi borcu bakiyesi 8.3 katrilyon.
Bugün bu rakam beşe katlanmış bulunuyor.
Yani sanal bir para harcanmış, başkasının parası harcanmış.
"Türkiye çağ atlıyor!" aldatmasıyla yaratılan sanal cennetin faturası, içine yuvarlandığımız borç batağı oldu. 1994 yılında 20.6 milyar dolar iç, 65.6 milyar dolar dış borcu olan Türkiye'nin bugünkü toplam borcu 480 milyar dolar civarında. Sonuç şu:
Toplam millî gelir 238 milyar dolar, toplam borç 480 milyar dolar.
Sanal cennetin tadını çıkaranlar kimler? Elbette ki iç ve dış rantçılar. Yani spekülatif kazanç babaları veya haram servet yiyiciler. İşte tablo:
ATO'nun araştırmaları ortaya çıkarmıştır ki, Türkiye, dünyada eşi ve benzeri görülmeyen, hatta düşünülemeyen bir emeksiz (spekülatif) kazanç cennetidir. ATO'nun raporuna göre, 2003 yılında bir spekülatörün Türkiye'de elde ettiği rant geliri, Japonya'da 68, AB ülkelerinde 56, ABD'de 46 yılda elde edilebilecek bir kazançtır.
Hesap gayet açık: Bir rantçı, bir milyon dolarını Türkiye'de bir yılda tam iki katına çıkarılabilmektedir.
Açıklar, IMF'den alınan borçların faiz yükleriyle birlikte halk tarafından kapatılacaktır.
Halkın bu acı gerçeği görmemesi için bir yandan Allah ile aldatmanın dinci tezgahı öte yandan, sadaka siyasetlerinin iane çadırları kullanılıyor. Uyanış, sahte dinden devşirilmiş ahiret, cennet söylemleriyle engelleniyor. Kitle bir gün elbette uyanacaktır. Ne yazık ki vakti geçmiş bir uyanış işe yarayan bir uyanış olmayacaktır. Uyanışın işe yarayacak bir süre içinde vücut bulması için elden gelen her gayreti göstermek gerçek İslam’ın ve Mustafa Kemal aydınlanmasının iman çocuklarına düşmektedir. Sorumluluk ve ıstırap onlarındır, onur da onların olacaktır.
Â
PaylaÅŸ