Takkul, aklı işletmek, akletmek, akıl yoluyla bilip anlamak, aklın verilerini esas almak gibi anlamlar taşıyor.
Ne ilginçtir, Kur’an taakkul tâbirini defalarca kullandığı halde akıl kelimesini hiç kullanmaz.
Şunu demek istiyor Kur’an:
Ben, cevher olarak aklın varlığını yeterli görmüyorum; o hepinizde var. Benim istediğim, aklın işlevsel olması veya işlevsel akıl.
İrtica denince bunu kendilerine hakaret olarak gösteriyorlar.
Ne alakası var!
Eğer hakaretse hakareti kimin yaptığını öğrenin, ondan sonra konuşun.
İrtica kavramı Kur’an kaynaklı bir kavramdır.
İrticadan ilk şikâyetçi olan da Kur’an’dır, Mustafa Kemal Atatürk değil.
Atatürk bu şikâyeti Kur’an’dan 1400 yıl sonra gündeme getirdi.
Atatürk’e neden kızıyorsunuz, yüreğiniz yetiyorsa gidin Kur’an’a kızın.
Kur’an’dan rahatsızlığın öfkesini Atatürk’ten almaya adamlık demezler.
Sadedi şudur:
Din ve dine fatura edilen kutsallar iktidar erkinin arkasına konmayacak.
Yönetim erkinin arkasına kutsalı koyduğunuz anda yolunuz teokrasiye, despotizme ve engizisyona çıkar.
Bunun istisnası ve tedbiri yok. Olmamıştır, olamaz. Böyle bir istisna, böyle bir tedbir eşyanın tabiatına aykırıdır.
Meseleyi, İslam içine çekersek şöyle diyeceğiz:
Laiklik, dine Arap Emevı hanedanının yaptığını yapmamanın garantisidir, güvencesidir.
Peki,o nedir?
İşte, bu ülke onu anladığı zaman mesele çözülecek, herkes rahat edecek...
Ve çok ibret verici bir konu…
Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde 550 insan dünyanın önünde, namus ve şereflerini (yemin metnindeki kelimeler bunlar) ortaya koyarak bir kavrama yemin ediyor.
Sonra?
Yemin töreni biter bitmez, Türkiye'de curcuna başlıyor. Laiklik nedir? Laiklik o mudur, bu mudur? Gerçek laik kimdir? Sen misin, ben mi? Sen değilsin, benim...
Ve nihayet iş, bilim ve düşünce erbabına havale ediliyor. Konuşun, tartışın da şu laiklik kavramının ne olup olmadığını anlatın mealinde istekler yoğunlaşıyor.
Gelin bakalım Ahmet, Mehmet, falan, filan... Nedir bu laiklik?
O ekranlarda saatlerini harcayanlar sormaz mı:
“Yahu, siz bizimle alay mı ediyorsunuz? Koca koca adamlar, milletin vekili sıfatıyla, milletin önünde şeref ve namusunuzu ortaya koyarak, bir kavrama yemin ediyorsunuz, sonra da kalkıp bu kavramın bir ‘meçhul’ olduğu yolunda tavırlar içine giriyorsunuz.”
Birinci kulvardakiler bağırıyor:
"Kâfir laiklik, kâfir 'Kemalizm dini', Allah'ın dinini eziyor, onun yerine geçiyor; dinimiz elden gidiyor, ayağa kalkalım!"
Batı, bu kulvardakileri, "Bu yolda devam edin, kurtuluşunuz buradadır, işte cihat budur" diye sürekli teşvik ve tahrik ediyor, destekliyor. Böylece bir taşla iki kuş vuruyor:
Hem nefret ettiği İslam'a yüz akı olacak yöntemi etkisiz kılıyor hem de Türkiye'yi zayıflatıyor.
Laik Cumhuriyet'e saldırı, son yıllarda, Batı'nın, özellikle Avrupa'nın ve özellikle de AB ülkelerinin pervasız ve cepheden vuruşlarıyla sergilenmektedir.
Acı örnekleri anımsayalım:
AB'den, Atatürk ve laiklik konusunda 'dostça' yaklaşımlar beklenirken, bir baktık Avrupa Parlamentosu denen ırkçı, bölgeci grup bir bildiri yayınlayarak Kemalizmin Türkiye'nin yolunu tıkadığını ilan etti.
Avrupa Parlamentosu'nun Türkiye Raportörü Hollandalı Hıristiyan Demokrat Arie Oostlander'ın Parlamento adına hazırladığı raporun temel mesajlarını hatırlayalım. Şöyle diyordu:
“Allah'a yemin olsun ki sizi, güneş gibi aydınlık bir din üzerinde bıraktım. Bir din ki, aydınlıkta gecesi de gündüz gibidir.”
(İbn Mâce, 1/4)
Böyle bir din bıraktı Hz. Muhammed. Kaynağı Kur'an olan bir din.
Kur'an'ın adlarından biri de ‘Nur’, yani ışıktır.
Işık kitabın dini başka nasıl olabilirdi!
Ulema diye ağzına aldığın insanlar, dincilik fesat ve hıyanetine karşı benim verdiğim bugünkü mücadeleyi asırlarca verdiler. Ulema dediğin vakit, bunlar içinde İmamı Âzam (ölm. 150/767), İbnül- Cevzî (ölm. 597/1200), Ebu Şâme (ölm. 665/1266), Necmuddin Tûfî (ölm. 716/1316) İbn Teymiye (ölm. 728/1327) ve benzeri bilginler yok mu?
Fıkıh, hadis ve tefsir alanının bu âbide isimlerini sevdiğini söyleyebilir misin? Söylersen yalan olur. Çünkü onlar senin söylediklerini değil, benim söylediklerimi savundular. Kandırdığınız halk bunları bilmez ama bu ülkede bunları bilenler var.
Tabiî senin gibi Yezitlikler yapanları bilenler de var.
Söyle bakalım!