Paylaş
DÜNYA seyyahlarının en sevimlisi Evliya Çelebi, 1611 yılında doğdu. Ailesi, aslen Egeli’dir, Kütahyalı’dır.. Gerçek ismi Mehmet Zılli Efendi’dir.. Soyu Germiyanzade Yakup Bey’e ulaşır, babası Saray’ın kuyumcubaşısı idi.
1630 yılı 20 Ağustos gecesi rüyasında, Yemiş İskelesi’ndeki Ahi Çelebi Mescidi’nde cemaat arasında Peygamberimiz Hazreti Muhammed’i gördü. Huzuruna çıktı, ona “Şefaat ya Resulallah” diyeceği yerde heyecandan şaşırarak “Seyahat ya Resulallah!..” dedi. Peygamber ise, kendisine hem şefaatini müjdeledi, hem de seyahatı tavsiye etti. Peygamberin yanında bulunan Saad İbni Ebu Vakkas ise, gezdiği yerleri ve gördüklerini yazmasını önerdi. Böylece Evliya Çelebi ve ünlü seyahatnamesi, tarih sahnesine çıktı.
1631 - 1675 arasındaki 45 yıllık sürede Evliya Çelebi, tüm İstanbul’un en ücra köşelerinden hareketle, İzmit, Karadeniz bölgesi, Kafkasya, Girit, Erzurum, Doğu Anadolu, Azerbaycan, Şam, Suriye, Filistin, Rumeli, Bosna, Trakya, Kırım, İsveç, Hollanda, İspanya, Danimarka, Viyana, Eflak, Boğdan, Dağıstan, Volga boyları, Hazar denizi, Sakız, Sisam, İstanköy, Rodos adaları, Mekke, Medine, Afrika, Mısır, Habeşiştan, Tataristan, Kazan, Başkurdistan, ulu Türk bölgelerini karış karış gezmiş ve yazmıştır. O devirdeki olanakları düşündüğümüzde, inanılmaz değil mi?.. 1682 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir.
UNESCO’YA BRAVO
UNESCO, 2011’i, “Evliya Çelebi Yılı” ilan etti. Bu yılda yapılan etkinlikleri yakın takibe aldım ve kalın bir klasör oluşturdum. Ancak tüm etkinlikler her zamanki gibi küçük çevreler içinde kaldı. Ege bölgemizde ise bu yönde en dikkate değer çalışmayı “Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü” yaptı.
Evliya Çelebi Yılı bitmemeli.. Devam etmeli.. Evliya Çelebi’yi birkaç bürokratik etkinlikle gündeme getirecek yerde, toplum olarak topyekun keşfetmeli ve izinden gitmeliyiz.
Onun hatıraları, sonsuza kadar uzanmalı.. Evliya Çelebi’yi hiç akıldan çıkarmamalıyız. Çünkü o Türk insanına gezme, araştırma ve yazma heyecanını aşılamaktadır. O bir seyahat enerjisidir. Dahası yöremizi, vatanımızı keşfetme, öğrenme dürtüsüdür.
Evliya Çelebi, tahminen 1631 - 1675 yılları arasında 45 yıl tüm Osmanlı İmparatorluğu topraklarını karış karış gezerek bize önemli bir seyahatname bıraktı. Bu seyahatname, zaman zaman abartılı anlatımlarla süslü olsa bile, zengin bir tarih ve kültür hazinesidir.
Evliya Çelebi Yılı devam etmelidir, bu yönde yapılan araştırmalar ve etkinlikler hızla genişlemeli, tüm toplumu kucaklamalıdır. Yılın ilk yazısında bu konuyu işte bu yüzden gündeme getirmek istedim.
PROJE EKİBİ
Prof.Dr Fikret Türkmen’in müdürlüğünü yaptığı Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü, geçtiğimiz yıl değişik bölümlerde çalışmalar yürüten öğretim üyeleri ve yüksek lisans, doktora öğrencilerinden oluşan bir grup oluşturdu. “Kent ve Seyyah:Evliya Çelebi’nin Gözüyle İzmir ve Çevresi” konulu bir projeyi ele aldı. Çağdaş seyyahlar yola koyuldu.
İzmir, Bergama, Aliağa, Foça, Menemen, Karşıyaka, Çiğli, Urla, Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Selçuk, Efes,Tire, Bayındır, Kemalpaşa, Birgi tarandı ve belgeseller çekildi. Böylece Evliya Çelebi’nin İzmir ve çevre ilçelerindeki ayak izleri tespit edildi. Projenin yöneticiliğini, Prof. Turan Gökçe ve Prof. Metin Ekici üstlendi.
Belgesel çekimi ve yönetmenliği Dr. Abdullah Manas ve Yrd. Doç. Murat Ünal gerçekleştirdi. Tarih dalında Yrd. Doç. Abdullah Temizkan, araştırma görevlileri Mertcan Akın ve Hamit Rıza görev aldı. Halk bilimi dalında Yrd. Doç. Pınar Fedakar, öğretim görevlisi Mustafa Özbaş, doktora öğrencisi Gonca Demir, yüksek lisans öğrencisi Ana Kılıç ve Betül Havva Yılmaz çalıştılar.
Dil dalında Yrd. Doç. İbrahim Şahin ve yüksek lisans öğrencisi Şima Doğan, müzik dalında Yrd. Doç. Sıtkı Bahadır, sanat tarihi dalında Yrd. Doç Ersel Çağlı Tütüncigil projeye katkı sağladı. Hepsini kutluyoruz.
Evliya Çelebi, torunları ile gurur duymuştur muhakkak!. Ama görev devam etmeli ve yaygınlaştırılmalı..
Seyahatname’yi keşfedelim..
Günümüzden 400 yıl önceki Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne dayanarak, bu eşsiz belgenin izini sürerek Ege bölgesi odaklı neler yapabiliriz?
1- Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü araştırmasından esinlenerek veya enstitü yetkilileriyle ilişkiye geçerek, her belediye kendi sınırları içinde seyahatnamenin izdüşümlerini ortaya serebilir, bunları belgeleyebilir. 400 yıldan geriye kalan cami, medrese, han, hamam, kabristan, köprü, yol ve hatıralar, çeşitli belgeseller ve sergiler hazırlanarak genç kuşaklara aktarılır.
2- Seyahat acenteleri, Evliya Çelebi Seyahatnamesi’ne dayanarak nice kültür gezileri paket programları hazırlayabilir. Geniş ve kapsamlı seyahatname dokümanınını yeter ki fark edebilsinler.
3- Okullar ve üniversitelerin tarih, turizm, özellikle coğrafya bölümleri, yine seyahatnameden esinlenerek sonsuz proje, etkinlik, kültür-sanat faaliyeti yapabilir.
4- Her Egeli insan, ister Manisalı, ister İzmirli olsun, tek başına veya arkadaş gurupları kurarak “Çevremizdeki Evliya Çelebi İzleri” içerikli kişisel-gurupsal araştırmalar yapabilir, böylece sırlarla dolu bir tarihsel döneme zaman tünelinden ulaşabilirler.
5- Bu çalışmalar Egeli insanımıza, seyahat ederken öğrenme ve inceleme duygusu aşılayacaktır. Böylece Evliya Çelebi, bize seyahatın veya gezinin, sıkıcı otel lobilerinde veya kalabalık plaj köşelerinde ömür tüketmek değil, doğayla, tarihle, kültürle buluşmak demek olduğunu belletecektir. Az şey mi?
Dev bilgi küpü
Yazdığı seyahatname apaçık gösteriyor ki, Evliya Çelebi çok konuşkan, çok meraklı, engin kültürlü, üstelik sevimli ve matrak bir adamdır. Koca seyahatnamenin, sıkılarak veya asık yüzle değil, gülümsenerek okunması bu yüzdendir. Yapı Kredi Yayınları arasından 10 cilt veya özet 2 cilt olarak elde edebileceğimiz “Evliya Çelebi Seyahatnamesi”, İstanbul’dan Osmanlı devletinin en uzak vilayetine kadar, her toprak parçası için sonsuz bilgi sunmaktadır.
Benim sevgili Çeşme Kale’m
Her gün önünden defalarca geçtiğim, kale kapısı kenarındaki Arslanlı Cezayirli Gazi Hasan Paşa Heykeli’ne selam çaktığım, Sultan 2.Beyazıt tarafından yaptırılan Çeşme Kalesi 1508 yapımıdır. Evliya Çelebi bu kalemizi de ziyaret ederek, ona “Hoşabad Kalesi” (Hoş Bayındır Kalesi anlamına) demiştir. (Fotoğraf: Rahmetli Akif Balta)
Paylaş