İzmir sevilmez mi

İzmir benim için doğup büyüdüğüm anam, imza günlerim, söyleşilerim ve dostlarım demektir..

MUTLU Hanım diye bir bayan yazar, saygın bir ulusal gazetemizdeki köşesinde 1-2 Haziran günlerinde yazdığı üst üste iki yazıda "İzmirlilerin" gevrek, çiğdem ve güzel kızlardan başka laf bilmeyen, bok kokulu kentlerini görmezden gelen burunsuz palavracılar, kırolar, kekolar olduğunu yazdı..

Bu yazılar, sevgili Yılmaz Özdil’in öncülüğünde ve Sibel Arna’nın editörlüğünde, "Hürriyet Pazar"ın 31 Mayıs tarihli sayısında yayınlanan ve "İzmirli Olmak" başlığıyla sunulan, içlerinde benim de bulunduğum bir grup İzmirli’nin doğdukları şehri övmeleri sebebiyle gerçekleşti. Böylece medyada hızla bir "İzmirli Olmak" tartışması başladı.. Mutlu Hanım, çok ama çok acımasız davranmış..Yazık.. Gülengül Uslu arkadaşım, hemen güzel bir yazıyla Mutlu Hanım’a yanıt verdi.

İZMİR ELEŞTİRİSİ

Ben de Mutlu Hanım’ı eleştiren sert bir yazı yazdım, sonra iptal ettim. Çünkü bu hanımefendinin yazısında haklı olduğu bir çok eleştiri vardı. Örneğin KSK taraftarlarının Uşak’ta otobüsten fırlattıkları bira şişesinin bir gencin ölümüne sebeb olma-sı gibi. Bu olay eski bir Karşıya-kalı olarak içimi yaktı, Karşıyaka’nın kaymağını yiyen çok fiyakalı büyüklerinden bir özür filan bekledim, ne gezer (!).

Sevgililerinin hep "İzmirli" olduğunu, üstelik son sevgilisinin has "Karşıyakalı" olduğunu ifade eden Mutlu Hanım’a saygılarımı sunuyorum, ancak her zaman yaptığım gibi şehrimi de ölesiye savunmaya devam ediyorum.. İzmir benim için doğup büyüdüğüm anam, kitaplarım, imza günlerim, söyleşilerim ve dostlardım demektir.. Ama İzmir’in giderek çirkinleştiğini ve başkalaştığını görmezden gelirsek bir rüya içinde dolanır dururuz sanırım..

GÜLEVİ’NDE SÖYLEŞİ

Her şeye rağmen Türkiye’nin şimdilik aydınlık yüzü, kim ne derse desin, Mutlu Hanım’a inat, önce İzmir’dir.. İzmir’in de aydınlık yüzü Alsancak’tır. Orası daima özlenir.. Geçenlerde Alsancak’ta, doya doya İzmir’i yaşadım.. Sevgili Hakan Tartan’ın öncülüğünde gerçekleşen Alsancak Şenliği’nde, önce Gazi Kadınlar Sokağı’ndaki Gülevi’nde "Alsancak’ı Şiirlerle Gezmek" konulu bir söyleşi gerçekleştirdim. Şair Gül Karaağaç’ın sahibeliğini yaptığı bu mekanda, modist Esin Yılmaz ve Dr. Şadan Gökovalı başta olmak üzere kalabalık bir dost grubuna, oturduğum yerden kroki dağıtarak Alsancak’ı gezdirdim, şiirlerimi okudum..

Bir dostum Alsancak’ta gezerken, kendini kruvazör (savaş zırhlısı) sanırdı, gizlice kendisini takip eden karısı için de ’denizaltı’ derdi. Bizim şair Mutlu için Alsancak, büyük bir

bira şişesidir, kendisiyse içinde sarhoş gezen bir balıktır. Bir başkası semtin güzel kadın gövdesi olduğunu söylemişti. Ben ise, kendimi tramvay sanırım, uğradığım kafe, pastane ve barlarsa duraklardır, iyi mi?.. Alsancak’i hep özlerim..

İMZA GÜNLERİ

Ardından iki gün Gündoğdu Meydanı’ndaki Safinaz’da yeni kitabımla ilgili imza günlerim gerçekleşti. "Kuvayı Milliye Yılı" isimli kitabımı, iki vatansever dostum Necdet Kandemir ve İhsan Şenol’un mekanında keyifle imzaladım, saatlerce süren mesaimde bir çok dostumuzla birlikte oldum.

Başta Konak eski Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ ve değerli eşi Sedef Hanım olmak üzere, bir çok dostum yalnız bırakmadılar.. Bu arada Safinaz’ın lokum gibi börek ve köftelerini çayla, limonatayla içime sindirdim. Önümden koca İzmir gelip geçti.. İşte İzmir keyfi buydu.. Alsancak bu keyfin imbatla gelen sıcak demli çayı veya soğuk limonatasıydı.. Alsancak’ı özlersen, tadını tam çıkarırsın.. İyi mi?..

SON SÖZ

Biz de, siyasi ve yerel iktidarlarca "şehrimizin" çarpık yapılaşmaya uğratıldığını biliyoruz. İnsanımızın göçlerle giderek kimliksizleştiğini ve Ortadoğulu formatlara itildiğini hissediyoruz. Bunları biz yapmıyoruz, tepemizdeki yöneticiler, çıkarcı politikacılar yapıyor. 15 Ekim 2005 tarihli Hürriyet’te Attila İlhan’ın ölümü üzerine bir yazı yazıp, bir körfez vapuruna merhum şairimizin isminin verilmesini kibarca önerdim. İnanır mısınız?.. Benim Büyükşehir Belediyem’den bir kişi arayıp, bu şehrin 40 yıllık yazarına yanıt bile vermedi. Çünkü kimbilir filanca milletvekilinin adamı olan danışmanlar, Başkan’ı bu konuda bilgilendirme zahmetine bile katlanmadılar.

Ama, biz buralıyız, İzmirli’yiz.. Burayı ölesiye seviyoruz, hep seveceğiz, iyiliği için canla başla çalışacağız, hiçbir politik amaç gütmeden yazacağız, çizeceğiz. Hepimiz aydınlık bir şehir, aydınlık bir Türkiye ütopyası için yüreklerimizi hoplatıyoruz. Ne kekoluk, ne kıroluk, ne de bok kokan palavracılar olmak, bize yakışmaz. Seni utandıracağız Mutlu Hanım!.. Ama, kendi kendimizi inceden eleştirmeye de başlasak, İzmir’e belki faydamız olur.. Çünkü İzmir artık yalnızca "Alsancak" değildir.. Bambaşka bir "İzmir" doğmuştur ve serpilmektedir.. İnanın, o İzmir beni de ürkütüyor!..

İzmirli olmak, artık yoğun biçimde tartışılmakta..

İzmir ondan sorulur

İzmir ve Alsancaklılar’ın geçmişini en iyi bilen gazeteci-yazar, bu semtte yetişmiş ve hala burada yaşayan Gülengül Uslu’dur. İmza günümüze teşrif ederek bizi sonsuz sevindirdi.

En küçük okuyucum

İzmir Devlet Senfoni Orkestrası viyola sanatçısı Fulya ile eşi Beşiktaşlı dostum Fahir Ergüden’in küçük kızı Belkıs, imza günlerime gelen en küçük okuyucum idi..

Safinaz’da tatlI saatler..

Alsancak Gündoğdu Meydanı’ndaki Safinaz’da gerçekleşen imza günlerimde, Konak eski Belediye Başkanı Muzaffer Tunçağ, sanat yazarı Emine Kantarcı, Ege Planlama Genel Müdürü Elçin Pınar, Safinaz’ın değerli sahipleri Necdet Kandemir ve İhsan Şenol ve Ege’mizin turizm duayeni Güman Kızıltan ile birlikte oldum..
Yemek birincisi

Alsancak Şenliği’nde Zeytinyağlı Yemek Dalı Birincisi ilan edilen, Altınköz’ün sahibi İsmail Gül ve Aşçıbaşı Özdemir Taşbakan’ı kutluyoruz..

Yeni bir İzmir şiiri yazdım..

İZMİR’İN KIZLARI

Üç kız gördüm Kordon’da aman aman..

Bucalı’nın gözü ela, Bornovalı leyla,

Alsancaklı yangın gibi, ah o ne fiyaka..

Hepsi güzeller güzeli, yoktur benzeri.

*

Kaçtım gittim vapura, imbat okşadı beni

Doyasıya hatırladım eski kabadayı sevgilimi

Vazgeçemem, ne tadından, ne nazından

O Karantinalı hepsinden ateşti, yaktı beni..

Yaşar Aksoy (9 Haziran-Çeşme)
Yazarın Tüm Yazıları