Paylaş
MORİS BENCUYA, 1934 Karataş doğumlu bir İzmir çocuğudur. Dedeleri 1375 yılında İspanya’dan Anadolu’ya göç etti, Manisa yangını yüzünden 1923’de İzmir’e gelerek Karataş’a yerleşti..
10 yaşındaki Moris, babasının Hisarönü’ndeki nalburiye dükkanında çalışmaya başladı; o tarihten itibaren “dünyada yaşanacak en güzel yer” olarak tanımladığı İzmir ve Çeşme’de soluk alarak, iş dünyasının içinde saygın bir yer kazandı. Yenişehir İnşaatçılar Çarşısı’ndaki işyerinde çelik ve galvaniz boru ticaretiyle uğraşan Moris Bencuya, İzmir Musevi Cemaati’nin başkanlarındandır ve ESİAD’ın (Ege Sanayici ve İşadamları Derneği) Yönetim Kurulu üyesidir..
İngilizce, Fransızca, İspanyolca ve İtalyanca bilen Bencuya, tipik bir eski İzmirli olarak, çok sevimli ve sıcak, hoşsohbet, kibar, gerçek burjuva ve yardımsever bir portre çizer.. İki evlat, beş torun sahibidir..
O, eski Elhamra Sineması yıllarının çocuğudur.. Atlı tramvaya binmiş, Karataş sahilinde balık avlamış, Asansör civarında arkadaşlarıyla piyasa yapmış, 9 Eylül kurtuluş günlerinde yüreği coşku ile parlamış, Pasaport’taki Atatürk heykeline uzaktan bakarken gözleri ıslanmış ve Alsancak’ın parlak yıllarında o semti doya doya yaşamıştır. Dedim ya, o bir gerçek İzmir çocuğudur..
BÜYÜK ALTAYLI
Ama kendisine sorarsanız, Moris Bencuya’nın en büyük aşkı, “Büyük Altay”dır.. “Öncelikle Altay’ı, sonra Türk Milli Takımı’nı, sonra Beşiktaş’ı ölesiye tutarım” der.. Onun Altay aşkı, bir çok Altaylı’da teşhis ettiğim zengin aşkı değildir, ağırbaşlı, burjuva heveslisi bir soğukluğu onda göremezsiniz. Bencuya tam bir tribün taraftarıdır. Coşar, bağırır, hop der yerinden kalkar, hoppala der oturur, Altay aşkını coşkun bir sel gibi önüne katar götürür..Bana da şöyle demekten kendini alamaz: “- Bak Yaşar Paşa, siyah-beyaz renkleri sevdiğin için seni daha fazla severim!”.
Yıllarca Altay yönetim kurullarında çalışan, divan kurulu üyesi Moris Bencuya, Altay konusu açılınca daima birlik ve beraberlik vurgusu yaparak, Süper Lig’de bir İzmir takımının temsil edilmesi için mesaj verir. Altaylı olmanın bir ayrıcalık olduğunun altını çizer. Altay, Milli Lig’de iken, İzmir’de oynanan Fenerbahçe ve Galatasaray maçlarında 65 bin kişinin stadı doldurduğunu, bazen kendisinin bile yer bulamayarak Ahmet Ertem isimli arkadaşıyla saha içinden maç izlediğini söyler; o günlerin üç büyüklere kafa tutan Büyük Altay’ını özler de özler.. Hele hele Mennan günlerini hiç unutmaz.. 1955-60’larda Hisarönü’nde Mennan Pastanesi’nde oturup, başta Hakkı Gürüz olmak üzere, futbolcusuyla, taraftarıyla hep birlikte, Altaylı, Altınordulu, İzmirspor ve Göztepeliler olarak yaptıkları tadına doyum olmaz sohbetleri arar da arar..
ESİAD’IN GURURU
Ege Sanayici ve İşadamları Derneği’nin (ESİAD) yeni yayınlanan dergisinde ana portre olarak Moris Bencuya sunulmuş. Can Uğur’un söyleşiini zevkle okudum.. ESİAD, çok yerinde bir görüşle İzmir’in sevilen portresi, hepimizin sevgilisi Moris ağabeyi genç kuşaklara tanıtmakla bir vefa örneği göstermiştir.
Bu söyleşide en dikkatimi çeken bölümü okuyucularıma aktarmak isterim: “- Sabahları hep gülerek kalkan bir insanım. Her sabah müzik dinlerim. Klasik müziğe son derece tutkum var. Hindistan’da Hint müziği, Amerika’da Amerikan müziği, Türkiye’de Türk müziği dinlerim.”
İnanır mısınız, Moris Bencuya’nın en büyük özelliği sabahları gülerek kalkmasıdır. Bu yüzden gün boyu hep güler, daha da önemlisi, çevresindekileri de hep güldürür.. Ciddiyetinde bile matrak bir sihir vardır, kahkahası bol, esprisi halk işi, arkadaşlığı sımsıcak, dostluğu kale gibidir.. Genelde asık suratlı İzmirli büyük işadamlarına hiç benzemez. Dedim ya, tam burjuvadır, ama halkın içindedir.. Sıcacıktır..
Aynı zamanda tam bir Avrupalıdır. 2004’te İzmir’i ve ESİAD’ı ziyaret eden AB’nin Genişlemeden Sorumlu üyesi Gunter Verheugen’in yüzüne karşı, “Biz, çoktan Avrupa ana kültürüyle birleştik, temennimiz bir sonraki gelişinizde bizi birer Avrupalı olarak görmenizdir” şeklindeki tarihi konuşması hala hatırlardadır. (Bkz. Sıtkı Şükürer, 12.9.2004, Yeni Asır – Deniz Sipahi, 11.9.2004, Milliyet Ege)
UNUTULMAZ HATIRALAR
Türkiye Musevileri’nin 1492’de Anadolu’ya göç etmesinin 500. yılı kutlamalarında İzmir Komitesi’nde Moris Bencuya ile omuz omuza çalıştık. Mütevazı bütçemizle ve ailelerin desteğiyle büyük işler başardık. Komite içindeki tek Müslüman bendim. Evlerde günlerce toplanıp, aile dayanışması içinde, komşularımız Museviler’in bu büyük tarihi kutlamalarında vatanımıza yakışır sanat-kültür etkinlikleri gerçekleştirdik. Başta, toprağı bol olsun Başkanımız Jozef Özel, Moris Bencuya, Avram Ventura, Silviya Franko, Jacky Pardo, Sara Pardo, Yusuf Tuvi, Bünyamin Finsh ve ben, komiteyi oluşturuyorduk.
Neler mi yaptık?.. Naim Gülüryüz ve İlber Ortaylı’nın katıldığı 500. Yılı Anlamak Konferansı.. Klasik Türk Müziği’nde Musevi Besteciler Konseri.. Yusuf Tuvi’den saydam gösterisi.. Suya Türkü konseri.. Sara Pardo ile birlikte sunduğumuz “Hatırla Beni İzmir” başlıklı görkemli panel..
Ayakta dakikalarca alkışlanmıştık.. Söyleşimizin ilk saatinin sonunda kopan alkışla birlikte aniden sahneye fırlayan Moris Bencuya’nın bize plaketlerimizi takdim etmesi, benim ise “Daha yeni başladık, iki saat daha konuşacağız” deyişim üzerine patlayan ve durmayan kahkaha fırtınasını nasıl unuturum?.. Moris ağabey, sahneden aşağı indi, toplantı sonunda bir kez daha bize plaket takdim etti.
Bu etkinliklerin rüzgarı içinde, önerimiz üzerine, 20 Haziran 1993 günü Yüksek Çakmur’un başkanlığındaki belediyemizin restore ettiği “Asansör ve Dario Moreno Sokağı” açıldı, Moris ağabey ile omuz omuzaydık.. Aynı akşam “Asansör ve Dario Moreno” kitabımın imza töreninde, bana ilk kitap imzalatan yine Moris ağabey oldu.
28 Mart 1997 günü ise Asansör’ün yanındaki parka ismim verilirken, yapılan törende boynuma ilk sarılan yine Moris ağabey idi.. Dedim ya.. Moris Bencuya hepimizin sevgilisidir.. Onu tanımakla, onula birlikte İzmir ve Çeşme havasını solumakla gerçekten pek keyifliyiz..
Bu yazı, Yaşar Paşa’dan Moris ağabeye hatıra olsun..
Hey koca Altaylı..
Moris Bencuya, Altay konusu olunca adeta coşkun bir çocuk gibi heyecanlanır. Evinde veya ofisinde bile Altay’ı konuşsanız, sanki tribünde imişcesine maç hatıralarını anlatır, havalara zıplar, görkemli bir şekilde Altay sevgisini sizlerle paylaşır.
Aradan tam 17 yıl geçmiş
Yıllar ne çabuk geçmiş. Değerli araştırmacı Sara Pardo ile birlikte İzmir Türk-Amerikan Derneği’nde “Hatırla Beni İzmir” konulu bir konferans vermiştik. Yanımda duran çakı gibi genç Moris Bencuya, İzmir Gazeteciler Cemiyeti Başkanı rahmetli İsmail Sivri ve İzmir Musevi Cemaati Başkanı (toprağı bol olsun) Jozef Özel, bizi ilk kutlayanlar arasındaydılar. (Fotoğraf: Alaattin Gürırmak)
Rahmetli iki gazetecinin arasındayız
26 Haziran 1993 günü Çeşme Kilisesi’nde fotoğraf sergimde bir araya gelmişiz. “Hürefe” Gazetesi sahibi rahmetli Şeref Üsküp ile oğlu Can ve Muhabirler Şeyhi (Şeyhül Muhabirin) Rauf Lütfü Aksungur’un arasında Moris Bencuya ile kol kolayız.
Tek başlarına 500.Yılı kutlayan komite
Museviler’in İspanya’dan Türkiye’ye göç etmesinin 500 yıldönümünde İzmir’de kutlamaları düzenleyen çalışkan komite toplantı halinde: Araştırmacı Siren Bora, Jacky Pardo, Yaşar Aksoy, toprağı bol olsun Jozef Özel, Moris Bencuya, Slviya Franko, Yusuf Tuvi ve Bünyamin Fins.
Paylaş