Geçtiğimiz gün Alsancak sokaklarında, semtin biricik yazarı merhum Bülent Moralı anıldı, ardından lokmalar döküldü.
Akşam, Hocazade Camii’nde hatırası için mevlit okutuldu. Fırtınalı bir yaşamdan sonra genç yaşta vefat bu talihsiz yazar için tüm Alsancak’ın yüreği titredi.. Bana emanet ettiği bir mektubu içim acıyarak yayınlıyorum..
HAZİRAN ayının 15. günü genç yaşta vefat eden ve geçtiğimiz gün Alsancak sokaklarında anılan, lokmalar dökülen ve ailesi tarafından Alsancak Hocazade Camii’nde mevlit okutulan yazar "Bülent Moralı", sağlığında bana el yazısı ile bir mektup bırakmıştı.
Annesine hitaben yazılmış bu sımsıcak mektubu yıllarca sakladım. Vefatını duyduktan sonra mektubu arşivimde aradım ve buldum. Annesi, içi kan ağlayan "Armanda Moralı"yı arayıp mektubu yayınlama izni aldım. Aşağıda bu yüreği tertemiz, ama yaşamı ne yazık ki çalkantılarla geçen bu İzmir çocuğunun çok sevdiği anasına yazdığı satırları yayınlıyorum.
YAZIK OLDU!
Bu arada söylemeden geçemeyeceğim.. Merhuma yazık olmuştur!.. Bülent hiç uğruna fırtınalı bir yaşamı seçmişti. Merhum ne yazık ki, koca bir evrensel şehrin ve onun en parlak semtinin devasa birikimi ve hatıraları altında "kimlik ezilmesine" uğramıştır. Ruhunun çocuksu yapısı ile kentin acımasız gerçekleri arasında sıkışıp kalmıştır. Kent sosyetesi ile sokakların lumpen dünyası, Levanten aristokrasi ile başıboş avarelik, kent kültürü ile kaldırım kültürü, kentli acımasızlığı ile naif hemşehrilik duygusallığı, salon züppeliği ile ayaküstü ayyaşlığı, muhteşem şehir tarihi ile basit mahalle bilgileri, travesti-mafya-bar çeteleri ile semt ahlakının sivil itirazı, bu temiz ve idealist ruhlu ancak birikimsiz Bülent’i sıkıştırıp, arasına alıp kıstırarak, ezip, posasını çıkarıp, dünyayı ona zehir etmiştir.
Bu olan biteni, yıllarca Bülent’e bıkmadan usanmadan söylemiştim. Şehrin büyük ünvanlı insanlarına güvenmemesini, kendisini poh-pohlayanlara kanmamasını, sokaklarda berbat kişilerle hemşehrilik aşkına yakın ilişkiye geçmemesini, alkolü derhal bırakmasını, bazı şovcu platformlardan aldığı ödüllerin cazibesine kapılmamasını, belediyeyi ve iktidar odaklarını çok önemsememesini defalarca rica ettim. Hayatta önemli olanın ailesini, eşini, evini, barkını, işini, sağlığını, Beliğ oğlunu ve geleceğini öncelikle düşünmek olduğunu, yazarlığın "geçici parıltı" olduğunu, hep söyledim. Ama, onu yolundan döndüremedim. Genç yaşta aniden kalbinin bu acılı yaşama dayanamayarak vefat edeceği hiç aklıma gelmemişti. Öldüğünü duyunca içim yandı.
BENİM ANNEM
Yunan İşgali öncesi İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti’ni kuran büyük vatansever Halit Moralızade ve Madam Adriennee’nin torunu, büyük insan Beliğ Moralı’nın ve Armanda Moralı’nın evladı, Berna, İrem ve Silvio’nun kardeşi, Beliğ’in babası ve Aşkım’ın dayışkosu, temiz yürekli Bülent Moralı’ya, ölüm hiç yakışmadı. Allah rahmet eylesin.. Alsancak sokaklarında dolaşırken zaman zaman hüzünlü gölgesi ile buluşacağımı iyi biliyorum. Ona sarılacağım. Şimdi annesine yazdığı mektubu okuyalım:
"- Sevgili anneme.. Bu genç yaşta "Punta’dan Alsancak’a" adlı kitabımla ilk kez Alsancak semtinin tarihini yazmak bana nasip olduysa, kuşkusuz bunda en büyük pay, beni her zaman yüreklendiren ve bilgilendiren canım annemindir. Peki kimdir?.. Tüm Alsancaklılar’ın yakından tanıdığı annem "Arman Güler Moralı"?..
Annem, Atatürk’ün tamir edilemez denilen radyosunu bile tamir eden, İzmir’in ilk elektrik teknisyenlerinden rahmetli "Giritli Ali Gökçin Beyefendi" ile yüzyıllar önce İzmir’e yerleşmiş İtalyan asıllı Deleonardi Ailesi’nin kızı "Antoniçe Hanımın" kızıdır. Annemin baba tarafı ise, Şeyh Şamil’e dayanmaktadır.
Hayatı boyunca hep iyilikler yapmış, geniş çevresi sayesinde bir çok kişiyi işe yerleştirmiş, hep hayır duaları ile ayakta kalmış, öz Alsancak kızı olan annem, genç yaşta önce babamı, iki ay sonra da annesini kaybetmiş, iki kız kardeşimi ve beni yetiştirebilmek için büyük acılar yaşamıştır.
BABAM BELİĞ MORALI
Türkiye’nin uluslararası hukukçularından olan babam "Beliğ Moralı", bize harika bir hayat sürdürmüş, güzel günler yaşatmış ancak önemli bir miras bırakmamıştı. Çünkü namuslu bir meslek hayatı vardı. Hatta bize her zaman, "Ölürsem size en büyük mirasım şerefli, namuslu ve her zaman kapıyı açan bir isim bırakacağım" derdi. Gerçekte de öyle oldu.
Büyük kız kardeşimle ben kolejde okuyorduk. Babam ölünce de devam ettik. Önce Allah’ın, sonra anacığımın sayesinde.. Çünkü o bildiği beş lisan ile bir yandan tercümanlık yapıyor, bir yandan da babamın yarım kalan işlerini tamamlıyordu. Bir hukukçu değildi, ama babamın yabancı asıllı müşterilerinin işlerinin takibini yapacak kadar bilgisi vardı.
Hatta bir zamanlar bitirilemez gözü ile bakılan Dikili’de yanan Yunan yük gemisinin satışı işinde yıllarca çabalamış ve sonunda başarmıştı. Gün geldi iyi günlerimiz oldu, gün geldi çok zor günlerimiz de oldu. Hele yıllar evvel iş yaptığımız bazı kişiler paramızın üstüne oturmuşlardı.
ALSANCAK ÜNLÜLERİ
İşte maddi zorluklar çektiğimiz bu acı günlerde, varlıklı akrabalarımız bizi görmezden gelmişlerdi. Üstelik bunlar İzmir değil, Türkiye çapında insanlardı.
Evlatları için kendini yıpratırcasına fedakarlıklarda bulunan annemi eskiler gerçekten çok severler. En eski Alsancaklı’lardan olan annem, gençliğinde 1462 sokakta otururdu. Karşı komşuları ise "Kocatepe Ailesi" idi. Annem ünlü yorumcumuz Ali Kocatepe’yi kardeşi gibi sever. Geniş muhiti olan anneme, aile dostumuz rahmetli Tanju Okan ağabeyim "Armanofski" diye takılırdı.
Maddi durumu biraz düzelsin hemen fakir fukaraya elinden gelen yardımı yapan annem, öyle sosyal yardım derneklerinin kokteyllerinde ellerinde kadeh gösteriş için boy gösterenleri hiç sevmez. Yardımın gizlisini savunur. Gerçekten de "sağ elin verdiğini, sol el görmemeli" felsefesini bize aşılamıştır.
Semtimizin son derece kültürlü insanlarından olan annem, küçük yaşlarında piyano eğitimi almış, bir dönem İtalya’da modistlik eğitimini sürdürmüştü. Ki o zamanlar modistliğin, m’si bilinmezdi.
Evet.. Eğer anacığımın motivesi olmasaydı, bugün Alsancak Tarihi’ni anlatan "Punta’dan Alsancak’a" kitabım ve diğer araştırmalarım olmazdı. Ve bu kitap sayesinde 2000 yılında "Dr. Behçet Uz Ödülü"nü aldım. Anacığım buna o kadar sevindi ki, anlatamam!..
Allah, evlatlarını seven tüm fedakar analara sağlık versin ve tüm güzellikler analarımızın olsun.. Bir gün bana bir şey olursa; Alsancak’ımı sevgili anama emanet ediyorum. Anamı ise, güzeller güzeli iki kızkardeşime emanet ediyorum.. Bu belgeyi de, yazdığı yazıyla ilk kez beni basında desteklemiş olan Yaşar Aksoy ağabeyime saklaması için veriyorum.. Bülent Moralı.. Yılbaşı günü 2000.."
Yaşlı Alsancaklılara hayrandı
Merhum Bülent Moralı, tam 35 yıl İzmir Merkez Bankası Müdürlüğü yapmış olan ünlü Alsancaklı merhum Enver Kösemen ile. Alsancak’ın ilk yazarı Bülent Moralı, yaşlı ve eski Alsancaklılara büyük sevgi, saygı beslerdi. (Fotoğraf: Yaşar Aksoy 1997)
Ünlü "Moralı Ailesi" toplu halde
1970’li yıllarda Moralı Ailesi.. Soldan itibaren, Berna Moralı, hala Reha Balkan, Armanda Moralı, Azerbaycan Büyükelçisi Turan Moralı (çömelen), İzmir Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti kurucusu dede Halit Moralı, hala kızı Beynun Özkan, Uluslararası hukukçu Avukat Beliğ Moralı ve oğlu Bülent Moralı, Alda Pasquali, vatan şairi amca Rifat Moralı ve eşi Semiha hanım.