Paylaş
Ya “dünyada petrol fiyatları arttı” diyor ya da “dolar Türk Lirası karşısında değer kazandı” diyor, ardından zamlar geliyor. Bizler de, vatan millet sağolsun diyoruz, önce hafif öfkeleniyoruz, ardından güle oynaya bir sonraki zamma gidiyoruz.
Oysa, öyle değil. Oysa, Türkiye’nin enerji politikası yanlış temele oturuyor, politika yanlış olduğu için zamlar kaçınılmaz hale geliyor.
Bizim enerji politikamızını özü nerede?
NECDET PAMİR
Dün Türkiye’nin en önemli enerji uzmanlarından, uluslararası çapta ün kazanmış Necdet Pamir ile konuşuyorum. Pamir işin özünü vurguluyor:
“Türkiye’nin enerji üretiminde doğalgazın payı yüzde 33. Doğalgaza bağımlılık yüksek. Birinci hata, ithal ettiğimiz bir ürüne bu kadar yüksek ölçüde bağımlı olmak. İkinci hata, doğalgazın yüzde 98’ini ithal ediyoruz. Enerji üretiminde doğalgaza hem bu kadar bağımlı olup, hem de hemen hepsini ithal etmek ayrı bir politik hata”.
Türkiye doğalgazı beş ülkeden ithal ediyor. Rusya, İran, Azerbaycan, Cezayir ve Nijerya.
Doğalgaz, benzin ve elektrik zamları bu üç ürünle sınırlı kalmıyor. Bunların zincirleme etkisi var. Ete da yansıyor ayakkabı fiyatına da, yumurtaya da yansıyor cep telefonu fiyatına da. Şimdi sıra o ürünlerdeki fiyat artışlarında, ansızın etikelerde, kendiliğinden.
Doğalgaza 1 Ekim 2011’de yüzde 14.3 zam yapılıyor. Şimdi yüzde 18.7. Doğalgazda altı aylık zam yüzde 30’u buluyor.
ELEKTRİK
Elektrik zammı gerçekte doğalgaz zammından kaynaklanıyor. Orada da, politik tercihler ne yazık ki, hepimizin aleyhine sonuçlar doğuruyor.
Elektrik üretiminin yüzde 46’sı, yani yarıya yakın miktarı doğalgaz santrallarından elde ediliyor. Doğalgaz fiyatı artınca, elektrik fiyatı da otomatik olarak artıyor.
Çok açık, elektrik üretimini doğalgazdan bağımsız kılmak şart. Gelin görün ki, doğalgazla üretim yapan elektrik santrallarına hala izin veriliyor. Vermemek lazım.
Bu kadar bağımlılığa ek olarak, ÖTV, KDV Avrupa’da rekor kıran düzeylerde, çok yüksek vergi ödüyoruz. Hükümet akaryakıt ve elektriği vergi deposu olarak kullanıyor.
Elektrik fiyatları en son 1 Ekim 2011’de zamlanıyor, yüzde 9.57 oranında. Şimdi bir 9.26 daha geliyor. Altı ayda elektriğe zam oranı yüzde 20’yi aşıyor.
BENZİN
Yıl başından bu yana, üç kuruş,beş kuruş derken, benzinde bu yılın toplam zammı yüzde 9’u buluyor.
Orada da, Avrupa’nın en yüksek fiyatlı benzini, en yüksek vergi içeren benzini. Benzinin enerji tüketimindeki payı yüzde 30.
Necdet Pamir’in vurguladığı gibi, enerji politikasını değiştirip, bugünden yarına sonuç almak mümkün değil. Zamana ihtiyaç var.
Ancak, AKP on yıldır iktidarda. Ve bugün katlanmak zorunda oldumuz zamlar on yıllık iktidarın ürünü. Yani, ne “dünyada fiyatlar arttı” ile izah mümkün, ne de “dolar TL karşısında değer kazandı” masalı ile. Hep birlikte yanlış politikanın sonuçlarını yaşıyoruz.
Endonezya’da benzine zam yapılıyor. Ama, orada benzin 0.87 kuruştan 1 lira 16 kuruşa yükselince, halk sokaklara dökülüyor.
Son maçta ofsayta düşenler
TRABZONSPOR-Fenerbahçe maçı. Tribünlerden bıçak dahil, pet şişe ve benzeri malzeme atılıyor Fenerli futbolculara.
Hapisteki başkan Aziz Yıldırım’a ise, organize küfür koro halinde. Bir futbol maçında ibretlik sahneler birbirini izliyor. Ayıp demek, çirkin demek az kalır. Bir futbol maçını çığrından çıkarmak için Trabzon’da kendini bilmezler iş başında. Yine de cezayı onlar değil, muhtemelen Trabzonspor çekecek. Trabzonspor ofsayta düşüyor.
Maçtan sonra çeşitli TV’lerde yayınlanan spor yorumları için ayrı bir sayfa açmak gerek. TV’lerde Fenerbahçe’nin golü ofsayt mı, değil mi tartışması önde geliyor. Spor yorumcuları ikiye ayrılıyor, evet ofsayt, hayır değil.
Dün gazetelerde bazı yorumlar okuyorum. O yorumlarda ofsaytın yeni tanımı anlatılıyor. Yazıda “on yıldır uygulanan bu tanımdan” söz ediliyor. Buna göre, “oyuncu hareketlenmiyor, topa dokunmuyor, kaleciyi engellemiyorsa ofsayt değil”. Dolayısıyla, Fener’in golü ofsayt değil.
Gol değil, ama bazı yorumcular ofsayta düşüyor. Ev ödevini iyi çalışmayanlar.
Paylaş