G-20’nin ilk toplantısı Berlin’de. 1999’da. Türkiye o toplantıya davet ediliyor ve katılıyor. O sırada AKP’nin adı, sanı ortada yok.
G-20’nin ikinci toplantısı 2000 yılında Montreal’de. Türkiye o toplantıya davet ediliyor ve katılıyor. O sırada AKP’nin adı, sanı ortada yok. G-20, dünyada gelişmiş ülkeler, buna ek olarak, kendi bölgesinde ekonomik ağırlığa ve gelişme gücüne sahip olan ülkelerin oluşturduğu topluluk. IMF’nin öncülüğünde kuruluyor. Amaç, gelişmiş ülkelerin yılda bir kez bir araya gelerek, dünyada öne çıkan ekonomik sorunları tartışmak ve çözüm aramak. Gelişmiş ülkelerin yanı sıra, dünya bölgelere ayrıldığında, o bölgede öne çıkan hangi ülke varsa, onu G-20’ye dahil ediyorlar. Orta Doğuya bakınca, Türkiye’den başka kim olacak?
ALDATAN SUNUŞ
G-20’ye başlangıçta Maliye Bakanları katılıyor. Ara sıra devlet ve hükümet başkanları. 1999 ve 2000 yıllarında G-20’nin ilk iki toplantısına Türkiye adına dönemin Maliye Bakanı Sümer Oral katılıyor. G-20 bugün Kanada’nın Toronto kentinde toplanıyor. Devlet ve hükümet başkanlarının katıldığı üçüncü toplantı bu. Bugünkü toplantıya Başbakan Erdoğan katılıyor. G-20 son yıllarda ne zaman toplansa, Türkiye’nin oraya katılımı, kamu oyuna çok farklı şekilde sunuluyor. Türkiye sanki bölgesinde büyük ekonomik hamleler gerçekleştirmiş, o nedenle gelişmiş ülkeler arasına yeni dahil edilmiş gibi bir aldatmaca var. Ya kardeşim, 1999’dan beri bu böyle, yeni değil, AKP’nin farklı bir misyonu ya da başarısı değil. 1999’dan beri var bu davet ve katılım. Pek çok şey aldatmaca ve propaganda üzerine, G-20 de, bunun uzantısı.
İKİ KARŞIT GÖRÜŞ
Bugünkü toplantı dünya ekonomik krizden nasıl çıkar toplantısı. Obama bir yanda, Merkel ve Sarkozy öte yanda. Krizden çıkış reçetesinde Amerika ile Avrupa arasında görüş farkı var. Obama, ekonomiyi canlandırmak için daha çok harcama, derken, Merkel ve Sarkozy tam tersine, harcamaların kısıtlanmasından yana. Avrupa’da sıkıntı daha büyük. Onun için tasarruf önlemleri ağır basıyor. Toronto’da bu iki karşıt görüş çarpışacak. Orada kabul edilecek görüş bizi de etkileyecek. Ama, bugünkü toplantıda bizim aklımız başka yerde.
Erdoğan için zor görüşme
G-20 Zirvesinde Toronto’da bizim derdimiz başka. Toronto’da büyük olasılıkla Obama ile Tayyip Erdoğan baş başa görüşecek. Konu ekonomi filan değil, daha farklı. Obama muhtemelen Türkiye’nin İran ve İsrail politikalarını eleştirecek, yardım gemileri, Gazze ve Güvenlik Konseyi’ndeki oylamayı konuşmak isteyecek, Erdoğan da, hem bunları yanıtlayacak, hem de PKK ve istihbarat üzerinde duracak. Bu görüşme, bana göre, Erdoğan’ın iktidara gelmesinden bu yana, Amerika ile en zor görüşmesi. Sular sekiz yıldır aktığı gibi mi akacak, yoksa mecra mı değiştirecek? Erdoğan’ın İran yandaşlığı, İsrail düşmanlığı sonrasında Amerika ile arası açılıyor. Gerginlik öyle ki, Washington’a giden AKP heyetine yüz veren çıkmıyor. Amerikanın önde gelen gazetelerinde ağır eleştiriler yayınlanıyor. Amerika ile Türkiye, 1974 Kıbrıs çıkarmasından ve ambargodan bu yana ilk kez bu ölçüde farklı telden çalıyor. Görüşme lehte ya da aleyhte çok şeyi değiştirmeye aday olabilir.
BDP’den vazgeçmek yanlış
DOĞRU, BDP Kürtlerin partisi olabilir. Tamam, BDP’nin söylediklerinin büyük çoğunluğuna katılmak mümkün değil. Hatta, insanı çıldırtan söz ve davranışlar olabilir. Evet, BDP, PKK’nın siyasi kanadı gibi davranıyor olabilir. Yine de, BDP’nin Kürt Halkının oylarıyla Meclise geldiğini, Kürt Halkının temsilcisi olduğunu düşünmek gerek. AKP’nin bazı üyeleri hakaretle BDP’yi dışlamaya çalışıyor ve çok yanlış yapıyor. Hem Kürt halkını bağrına basıyor olacaksın, hem Kürt açılımı diyeceksin, ama hem de, Kürt Halkının temsilcilerine olmadık hakareti savuracaksın. Bu davranışlar, açılımın daha Mecliste tosladığının kanıtı. İktidar tahammül ve çözüm yeri. Diyalog yeri. Türkiye’nin bir numaralı sorunu için AKP önce BDP ile masaya oturmalı. Onları düşman gibi görüp, dışlamak, daha fazla çözümsüzlük demek.