Paylaş
İstanbul’dan yola çıkınca, Düzce’den itibaren Zonguldak’a kadar anayollarda, kasaba ve kentlerin girişlerinde, yeşil arazinin boş ve en görünür alanında, duvarlarda aynı slogan:
“Yağızoğlan Sarıgül.”
Zonguldak rahmetli Bülent Ecevit’in seçim bölgesi. Karaoğlan, iktidara yürüyen Ecevit’in, o dönem dağa, taşa yazılan lakabı.
Türkiye Değişim Hareketi (TDH) lideri, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül iki gün önce, cumartesi günü Zonguldak’a gidiyor. Ecevit Karaoğlan, buna nazire, Zonguldak, Sarıgül’e “Yağızoğlan” lakabını yakıştırıyor.
Sarıgül’ün mitinglerinde hep aynı izlenimi ediniyorum. TDH, müthiş bir organizasyona sahip. Parti mitingleri de, baştan sona organizasyon meselesi.
Zonguldak’ta Sarıgül’ün miting yaptığı alana bakıyorum, tıklım tıklım, sayısını bilemem ama, kalabalık ve canlı. Ayrıca, evlerden, iş yerlerinden pencerelerden Sarıgül’e alkışlar eksik değil. Alana girerken, güvenlik kontrolü yapan polise soruyorum:
“Bu alanda başka partilerin mitingleri nasıl oluyor?”
Polis tereddütsüz:
“Burayı bir de Tayyip dolduruyor, ama bundan daha fazla.”
Zonguldak Sarıgül’ün ilk Karadeniz seferi.
ZAPSU’NUN İKİ DUDAĞI
Zonguldak’a giderken, değişik yerlerde duruyorum. Bunlardan biri de, Alaplı. Deniz kenarında sıradan vatandaşlar, bir kaç kişiyle çay içerken, onlardan biri:
“Alaplı’nın geçimi fındıktır. Fiskobirlik fındığı iki yıldır almıyor, geçen yıl Toprak Mahsulleri Ofisi de almadı, zaten fındıkta ne olacağı Cüneyt Zapsu’nun iki dudağı arasında.”
Zapsu, bir ara Başbakan Erdoğan’ın yakın danışmanı. Sohbet ettiğim insanlar fındık üreticisi.
Durduğumuz bir diğer yer, Kozlu. Maden ocaklarının bulunduğu yer. Bir işçi anlatıyor:
“500, 600 metre yerin dibine iniyoruz. Sekiz saat çalışıyoruz, iki bin lira alıyoruz, her an patlama tehlikesi var.”
Şu talihsiz tesadüfe bakın ki, dün o bölgede yine bir patlama var.
TERSANEDE KIRMIZI KALEM
Ve tersane. Koca koca tersaneler var, tanker ve başka gemiler yapılıyor. Bir ara tersanede çalışan, geçimini şimdi balıkçılıktan çıkartan bir genç:
“Abi, bazen sana ücretini ödemiyorlar, tersanede hakkını aradın mı, sana kırmızı kalemi çekiyorlar, bir daha tersane bölgesine giremezsin.”
Geçen yüzyılda, Amerikan rıhtımlarındaki gibi, sanki dağ kanunu geçerli.
Anadolu’ya çıkınca, bir sor, bin ah işit.
Ya Sarıgül? Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı seçilirse, hesaplarını yeniden yapmak zorunda.
Çok büyük çoğunluk ‘Dönmesin’
GEÇEN cumartesi Zonguldak’a giderken, dağda bayırda sohbet ettiğimiz insanlara iki soru yöneltiyorum.
“Baykal dönsün mü? Referandum nasıl sonuçlanır?” Aralarında CHP delegesi olduğunu söyleyen de var, CHP’li olduğu halde, son seçimde oyunu AKP’ye verdiğini söyleyen de. Düzce-Zonguldak arasında, kime oy verdiğinden bağımsız, kırk-elli kişiden sadece iki kişi “Baykal dönsün” diyor, kalanların tamamı “dönmesin” görüşünde. Sokaktaki vatandaş Baykal’ı suçlamadan, “dönmesin” diyor. Bu mesaja kulak vermek gerek.
Ya referandum? Yine oy verdiği partiden bağımsız, büyük çoğunluk “evet çıkar” görüşünde. Anayasa değişiklinde ne var, ne yok, onu bilen pek yoksa da, tahminler “kabul” yönünde.
Çirkinlik ve onur yan yana
GEÇEN yıl basket şampiyonasında Efes Pilsen Fenerbahçe’yi yenince, kendine taraftar diyen bir çapulcu gurubu, sahaya inip, Efes’li oyunculara saldırıyor.
Önceki gün, yine bir güruh, Fenerbahçe şampiyonluğu kaybedince, kendi stadlarını yakacak ölçüde kendini kaybediyor. Etrafı yakıp, yıkma çabasında.
Yakalananların suratına bakın, sanki hapisane kaçkını. Bunun adı taraftar.
Maçlara gelince, şampiyon Bursaspor’a helal olsun. Kutlamak gerek.
Trabzonspor’a helal olsun. Puana ihtiyacı olmadığı halde, canını dişine takıp oynuyor, profesyonel ahlakın en güzel örneğini veriyor. Hele kaleci Onur, adı gibi, onur listesinde baş köşede.
Beşiktaş, ancak bu kadar rezil, bu kadar silik olabilir. Bir, iki oyuncu hariç, o takımı baştan sona yenilemek gerek. Ama, hangi yönetimle?
Fenerbahçe? Onu geçen hafta şampiyon ilan edenlere soracaksınız.
Paylaş