Vali, kaymakam uygulamıyor bakan seyirci

MANYAS’ta tavuk çiftlikleri, dereleri yok edecek ölçüde kirletiyor.

Jandarma Çevre Timleri ağır para cezası kesiyor. Çiftlik sahipleri, "Bu timleri buradan alın" diyerek, Tayyip Erdoğan’a ve Cumhurbaşkanı Sezer’e şikayet ediyor. Ceza, kesilmekle kalıyor.

Tekirdağ Şarköy Belediyesi’nin denizi kirleten deşarjı için çevre timleri tutanak tutuyor. Ceza yazıyor. Göz göre göre denize giden bu atıklarla ilgili verilen ceza uygulanmıyor.

Antalya-Alanya Dim Çayı üzerindeki kaçak yapılaşmalarla ilgili jandarma çevre koruma timleri tutanak tutuyor. Dönemin Alanya Kaymakamı bu cezayı işleme koymuyor. Dönemin Antalya Valisi, kaymakam hakkında soruşturma izni vermiyor.

Bunlar son üç-dört yılın çevre uygulamasından örnekler.

AĞLAMAK KOLAY

İstanbul Tuzla’da bulunan toprağa gömülü zehirli variller herkesi ayağa kaldırıyor. En başta Çevre ve Orman Bakanı Osman Pepe yakınıyor.

Pepe
’nin nutukları etkileyici. Ama, yakınmasında haklı değil. Her şeyden önce şu sorunun yanıtını vermesi gerekiyor:

Yukarda sıralanan ve sıralanmayan benzeri kim bilir kaç örnek var, bu olaylarda vali ve kaymakamlar verilen cezaları neden uygulamıyor?

Çevreyi kirletenler hakkında işlem yapmayan kaymakam ve valilerle ilgili Bakan Pepe hangi yola başvuruyor?

Herkes gibi, bakanın da yakınması kolay. Ben kendisine çok daha iyi edebi metinler yazarım. Hep birlikte ağlamak kolaylaşır. Ama, bu sorunu çözmüyor.

Çevre Yasası ceza verme yetkisini vali ve kaymakamlara bırakıyor. Yerel ilişkiler nedeniyle, onların da eli tutuluyor. Pepe’nin, yeni çevre yasasında ceza verme yetkisini mülki yöneticilerden alarak, savcılara vermesi gerekiyor.

ASKIDAKİ PROTOKOL

2003 yılında Jandarma Genel Komutanlığı ile Çevre Bakanlığı arasında bir protokol imzalanıyor.

Protokol, 1993’te kurulan jandarma çevre timlerine, çevre yasasına aykırı uygulamaları denetleme yetkisi veriyor. Ama, sadece denetleme. Timler çevre usulsüzlüklerini belirliyor, uygulama idari birimlere ait. Timler şakır şakır çalışıyor, kesilen cezalar havaya gidiyor.

Şimdi soru şu. Anılan protokol askıda mı? Çünkü, işlemiyor.

AB bu protokolü soruyor, AB’ye "evet yürürlükte" deniyor. Madem yürürlükte, o zaman kesilen cezalar neden uygulanmıyor?

TİMLER BIKTI

Ceza kes, uygulanmasın, ceza kes, uygulanmasın, bu arada çevre alabildiğine kirlensin.

Bundan bıkan çevre timleri başka bir yol buluyor. 1380 sayılı Su Ürünleri Yasası’na göre, ceza kesiyor. O yasa vali ve kaymakam yetkilerinin dışında. Orada en küçük ceza işletme bazında 11 bin 200 YTL, kişi bazında bin YTL.

Ancak, bu yasada da bir boşluk var. Kesilen cezayı idari yöneticiler zaman zaman uyarıya dönüştürüyor. Yani, ceza alan parayı yine ödemiyor.

Şimdi Tuzla ortaya çıkınca, vaveyla kopuyor. Ortaya çıkmayan onca kirlenme, onca ihmal ne oluyor? Tuzla şimdi göze batıyor. Ya batmayanlar?

Pepe, Tuzla’da bir çıkış yapıyor. İnandırıcı olması için, sumen altında kalan kirlenmeleri ortaya çıkarması, ilgili vali ve kaymakamlara idari işlem uygulaması gerekiyor.

Cezalar 1430 kat arttı

RAKAMI görünce insan şaşırıyor. Tam 1430 kat.

Çevre ve Orman Bakanlığı bir genelge yayınlıyor. 1 Ocak 2006’dan itibaren çevre yasasına aykırı davrananlarla ilgili para cezaları 1430 artıyor. Aman, ne iyi değil mi? Durun bir dakika!

Genelge önümde, bakıyorum, aykırılığın türüne göre, en düşük para cezası 78 YTL, en yüksek para cezası 15 bin 701 YTL. Eski rakamlarla 78 milyon ile 15 milyar 700 milyon lira arasında. Bu 1430 kat artmış hali!

O genelgeye göre, yasaya aykırı davaranan Tuzla’daki suçlu, en fazla 7 bin 850 YTL ödemekle yükümlü.

Kendini bilmezlerin para cezasıyla yola geleceğine inanılıyorsa, cezalar neden 1430 kat yerine neden 24 bin 30, 44 bin 30 kat artmıyor?
Yazarın Tüm Yazıları