Paylaş
AKP’nin iktidara geldiği 2002’den günümüze uzanan macerasını Atilla Kart, lafa boğmadan, somut olayları hukuki dayanakları ile belgeliyor, AKP’nin kuralsızlık manzumesi.
Bir suç karşılığında soruşturma izninin verilmemesi daha 2003’te başlıyor, o zaman kimsenin dikkatini çekmiyor, ne zamanki, izin vermeyişi kurala dönüşüyor, tartışma o zaman başlıyor. Ya da örtülü ödenek, Kart örtülü ödeneğin usulsüz kullanıldığı iddialarını daha
2004’te dile getiriyor, soru önergeleriyle peşini bırakmıyor, (s. 90-120).
Balyoz ve Ergenekon davalarında “komplo kurulduğunu” tutuklamalar başladığı andan itibaren dile getiriyor, kimse dinlemiyor, beş yıl sonra iktidar sahipleri aynı cümlelerle komployu itiraf ediyor.
Ergenekon sanıklarından Kuddusi Okkır’ın, ölümcül hasta bir tutuklunun tedavisinin nasıl önlediği, bir hastaneden ötekine göz göre göre nasıl ölüme sürüklendiği anlatılıyor, (s. 165-172).
Bugün yaygın hale gelen bir olguyu 2009 Eylül’ünde verdiği soru önergesinde belirtiyor, “Devletin adli ve idari kurumları yasa ve anayasaya göre hizmet etmek yerine siyasi iktidarın baskı ve yönlendirmeleri ile görev yapmaya başlamıştır”, (s. 165). İhmaller sonucu Okkır ölüyor, kimse hakkında soruşturma açılmıyor.
İbretlik başka bir örnek, yasadışı telefon dinlemeleri. AKP ancak 17-25 Aralık sonrasında üzerine gidiyor, bugün pek çok polis ve teknik eleman tutuklu.
Oysa, Atilla Kart 2010’da tehlikeye dikkat çekiyor. Tıpkı, ÖSYM’deki usulsüzlükler gibi. 2012’de ilgili bakanlıkları uyarıyor, (s. 596-633), o zaman hiçbiri tınmıyor, bugün 34 kişi tutuklu.
Özelleştirmeler, Deniz Feneri, IŞİD, Alo Fatih, cemaat dayanışması, keyfilik ve aykırılıklar dizisi, kısaca kitap AKP’nin pek çok yönden ibretlik, Türkiye’nin bugünkü perişan halinin resmi. Çalışkan bir milletvekilinin eseri.
Sayın Atilla Kart, kutluyorum sizi. Üzgünüm, yeniden aday yapılmadınız.
AİHM: RESMİ NİKÂH ASILDIR
AVRUPA İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kayıtlarına Şerife Yiğit davası olarak geçen davada Şerife Yiğit isimli bir kadın imam nikâhlı. Birlikte yaşadığı kişiden altı çocuğu oluyor, erkek ölüyor, kadın Bağ-Kur’a başvurarak, kendisine emekli aylığı bağlanmasını istiyor.
Bağ-Kur bağlamıyor, Hatay İş Mahkemesi “İmam nikâhı geçersizdir, Bağ-Kur haklıdır, emeklilik bağlanmaz” kararı verince, kadın AİHM’ye gidiyor.
2010’da hükümet AİHM’ye gönderdiği savunmada Hatay İş Mahkemesi kararından yana, laik devlet sözcüsü: “Yasanın amacı dini nikâhı önlemek, aileyi korumaktır. Laik devlet olarak Türkiye dini nikâhı tanımamaktadır, resmi nikâh dini nikâhtan önce gelir”.
Türkiye Cumhuriyeti Bağ-Kur’un emekli aylığı bağlamayışını haklı görüyor. AİHM “İmam nikâhı ile kadının miras hakkı yok” diyor, insan hakkı ihlali görmüyor, hükümetin savunmasına katılıyor.
AİHM’den beş yıl sonra Anayasa Mahkemesi dini nikâhı teşvik eden karar veriyor, “eşitlik” adına.
Oysa AİHM yine “eşitlik” adına, “kadın ve erkeğin haklarını tanımak için resmi nikâhın önde geldiğini” belirtiyor. Bunlar beş yıl önce.
Anayasa Mahkemesi bunu değiştirme çabasında. Şimdi dini nikâh iyice serbest, çünkü artık ceza yok, bunlar yeniden iktidar olursa elde edilecek haklar açısından, dini ve resmi nikâhı eşitlerler, hiç kuşkum yok.
Paylaş