Tuncay dimdik, Ergenekon’u ezberlemiş

Tutukluluğu dört yılı geçen Tuncay Özkan bizlerle önceki gün sohbet ederken inançlı, coşkulu, tıpkı Balbay gibi, o da anlatırken bazen heyecanla ayağa kalkıyor, bazen kahkaha atıyor, bazen yaşadıklarını olağan kabul edip sıradan bir olaymış gibi anlatıyor:

“Tek kişilik hücrede 517 gün kaldım, tavandan b.k akıyordu, bir de nem, karaciğerimde sorun çıktı, 72 kiloya düştüm, ellerimde sararma oldu, şimdi düzeldim, 85 kiloya çıktım.”

Hakkında yazılanları ve TV’lerde hâlâ ortaya atılan iddiaları döne dolaşa vurguluyor:

“Biz burada öleceğiz, hiç çıkmayacağız sanıyorlar, çıkacağız ve kim ne söylemiş ise, onları ispata davet edeceğiz.”

Basın tarihinin en ikiyüzlü, en jurnalci dönemlerinden birini yaşıyoruz. Bunu hapistekiler çok daha yoğun yaşıyor, doğrudan onların hayatları üzerinden bin türlü söz söyleniyor ve yazılıyor.

DÖRT MİLYON SAYFA

Tuncay Ergenekon’u anlatırken davada adı geçen pek çok isimden söz ediyor, iddianameden ve duruşmadan notlar aktarıyor, bağlantılar kuruyor:

“Ben Ergenekon dosyasındaki dört milyon sayfayı biliyorum, her olayı anlatırım. İddianamede tek eylem var, Danıştay cinayeti, onu buraya bağlamaya çalışıyorlar.”

Davayla ilgili her şeyi ezberlemiş gibi. Öyle ayrıntılar ki, verdiği şu örneği kahkahalarla anlatıyor:

“Bir sanık var, o kişi aynı zamanda gizli tanık. Danıştay cinayetinde, cinayet zanlısını dışarıda bekleyen kişi. O ömür boyu hapse mahkûm olmuş, şimdi burada Ergenekon sanığı. Sanık olarak ismiyle çağrılıyor, ama aynı zamanda gizli tanık, o zaman da kod adıyla, K 9 olarak çağrılıyor.”

SUÇU NE

Tuncay hakkında dört iddia var. CHP’yi ele geçirmek, Atatürkçü Düşünce Derneği’ni ele geçirmek, Kanaltürk’ü örgüt lehine çalıştırmak, Cumhuriyet mitingleri düzenlemek.

Tuncay soruyor:

“Bunların nesi suç?”

Mahkemeye üç dilekçe veriyor suçunu öğrenmek için. Yargıç, savcıya soruyor. Savcı:

“Suçunu en iyi kendisi bilir”.

Tuncay kendinden çok emin. Kendine müthiş güveni var. O nedenle rahat konuşuyor. Dava dosyasına çok hâkim olduğu için boşluk bırakmadan her şeyi yerli yerine oturtuyor.

517 gün ansiklopedi

HÜCREDE kaldığı 517 gün içinde ansiklopedileri okuyor:

“Antropoloji, mitoloji ansiklopedilerini, sosyal psikoloji ve felsefe sözlüklerini okudum. Ayrıca, Marksist literatürü, Hegel’i okudum. Altı kitap yazdım burada.”

Çok madalyalı var

TUNCAY Ergenekon tutuklularını anlatırken, generallerden ve subaylardan söz ediyor:

“Dağlarda vuruşmuşlar, birisi günde bir hap içerek dağda bir hafta yaşamış, hap gıda niyetine, başka bir şey değil. Terörle mücadele eden pek çok asker var burada, çoğu da madalyalı. Adamlar paraşütle atlıyor, denizin dibine dalıyor, ikili mücadeleye giriyor, çok iyi yetişmişler”.

Piyanist albay

GİZLİ tanıklar arasında Akdeniz kod adıyla anılan biri var. Gerisini Tuncay duruşmadan aktarıyor:

“Akdeniz Ağabey’in anlattığına göre, MGK’da görevli bir albay kendisine Ergenekon bağlantısını içeren bir CD teslim etmiş. Nerede etmiş, bir pavyonda. Neden pavyonda? Çünkü, albay aynı zamanda pavyonda piyanist olarak çalışıyormuş”.

Gizli tanıklara sanıklar önceden soru sorabilirken, sonradan soru sormak yasaklanıyor. Davada 200’ü aşkın tanık, 57 gizli tanık dinlenmiş.

387 not defteri

TUNCAY gazeteciliğe adım attığından bu yana sürekli not tutuyor. Çok sayıda olayı gazetecilik açısından kovalarken, pek çok kişiyle görüşüyor, normal gazetecilik.

Yıllar içinde tuttuğu notlar 387 defter oluşturmuş, ayrıca 78 ajanda.

Gözaltına alınırken bu defterlere ve ajandalara el konuluyor. Onlar hâlâ adli emanette.

18 Şubat bekleniyor

MUSTAFA Balbay ve Tuncay Özkan’la görüşürken ikisinin de vurguladığı bir şey var. İlk duruşma 18 Şubat’ta. İkisi de buna çok önem veriyor.

Geçen sefer savcının mütalaa vermesi beklenirken bu gerçekleşmiyor. Şimdi yargıçlardan ya da savcıdan davayı hızlandıracak, davaya yeni bir nitelik verecek adım bekliyor ikisi de.