Şu karlı günde Uludağ Milli Parkı

NE Türk filmlerinin yapay romantizmindeki Uludağ, ne kayak cenneti Uludağ, ne karlar altında eğlence merkezi Uludağ.

Karları görünce bugün Uludağ’ı düşünüyorum, Orhan Veli’den farklı, gözlerim kapalı değil. Tersine, çok açık. Hatta, bir de Orman Bakanlığı’nın Uludağ ile ilgili projesini görünce, gözlerim iyice açılıyor.

Orman Bakanlığı’nın projesi tek bir cümleden ibaret:

"Uludağ’da milli park sınırlarının ekli haritada gösterildiği biçimde revize edilmesi gerek".

Bu tek cümle, tehlikeli bir cümle.

ABD’DEN DÜNYAYA

Milli park
kavramı ABD’nin ünlü Başkanlarından Roosvelt ile anlam kazanıyor ve dünyaya yayılıyor.

En basit tanımıyla, milli park doğanın, doğal ve tarihi varlıkların korunduğu yer anlamında. Bunlar doğanın farklı zenginlikler sunduğu alanlar. Örneğin vahşi hayvanlar, kuşlar alemi de milli park olabiliyor, tarihsel varlıkların bulunduğu alanlar da.

Roosvelt’in milli park kuralı var. "Milli parklarda yapmanız gerek tek şey, ona dokunmamaktır."

Dünya eski Başkanın öğüdünü tutuyor. Milli parklarda yapılaşma ya yasak, ya da ciddi ölçüler içinde izne bağlı.

ULUDAĞ PARKI

Türkiye’de çeşitli bölgeler arasında Uludağ’ın da bir bölümü, 1961’de milli park ilan ediliyor. Kış turizmi, kayak merkezi, doğal ormanı, farklı ağaç türlerindeki zenginlik nedeniyle.

Hangi milli park?.. Hangi koruma?.. Son otuz-kırk yıl içinde Uludağ’ın rezili çıkıyor. Hiçbir koruma kuralına aldırmadan, yan yana dizilen oteller, moteller sonucu, Uludağ Milli Parkı oluyor size Uludağ Oteller Bölgesi. Dağ, betonlaşıyor. Yapılaşma sonucu, dağ doğal zenginliğini kaybediyor.

Bunda son otuz, kırk yılın tüm siyasal iktidarlarının sorumluluğu var.

ŞİMDİ GENİŞ SINIR

Orman Bakanlığı da, bu gerçekleri belirliyor. Zaten mal ortada.

Yeni aldığı bir kararla, Uludağ’da yapılaşmanın yoğun olduğu turizm bölgesini milli park sınırları dışına çıkarmaya karar veriyor.

Aslında, fiili durum resmiyet kazanıyor. Milli parka betonlaşma yasal olarak kabul edilmiş oluyor.

Ancak, bir tehlikesi var. Milli park olduğu halde, geçmişte göz yumuluyor. Betonlaşma öyle hal alıyor ki, artık orasının milli park özelliği ortadan kalkıyor. Öteki yerleri korumak adına, bugün milli park için yeni sınırlar belirleniyor.

Tıpkı, gecekondu yasağı gibi. Gecekondu yasak. Nasıl olsa, gecekonduya af çıkar, düşüncesiyle ki, öyle, o kentlerin çevrelerinde oluşan varoşlar gibi. Her sınır genişletme, yeni yerleri korumuyor, tersine yok edilecek alanı daha da genişletiyor.

Dolayısıyla, Uludağ Milli Parkı’nın ekli haritada sınırların gösterildiği şekilde revize edilmesi kararı üzerinde yeniden düşünmek gerek.

Gerçi, şu anda henüz imza, mühür yok. Ama, Orman Bakanlığı’nın bu yönde girişimi var.

İnsan, ülke, başlık

ÖRNEĞİN, İstanbul. Normal günde ortalama 40,50 trafik kazası oluyor. Kar yağınca, kaza sayısı yaklaşık 800’e çıkıyor.

Tümüyle, insan hataları. Hálá, zincirsiz trafiğe çıkan araçlar var. Kuralları çiğneyerek, kahramanlık taslayanlar.

Ankara’daki trafik kazasında Dışişileri’nden dokuz kişi hayatını kaybediyor. Bu kazaya bir gazete kar kurbanları diye başlık atıyor. Hangi kar kurbanı?.. Buz gibi, cinayet!.. İnsan müsveddesi, şoför yerinde oturuyor ve otobüsü deli gibi kullanıyor. Sonuç ortada.

Ya hala sobadan zehirlenerek ölenler?.. Kabile toplumu gibi.

Bu ülkede insan böyle. Ya ülke manzarası?.. Kar yağıyor, on bin köy yolu kapanıyor.

Doğal afet, doğayla baş etmenin güçlüğü, Amerika ve Avrupa örnekleri, hepsi tamam. Ama, Türkiye’ye göre, kışların çok sert geçtiği ülkelerde, kar yağınca, kapanan köy yolları var mı?..
Yazarın Tüm Yazıları