SİNDİ Aşireti halsiz düşüyor. Bervari Aşireti gücünü hızla kaybediyor.
Çünkü, Habur Gümrük Kapısı’nda Barzani güçleniyor. Güçlenmesine yardım ediliyor, güçlenmesi için çalışılıyor. Habur’dan geçinmesine göz yumuluyor.
Barzani Habur’da güçlendikçe, Sindi ve Bervari aşiretleri günlük geçimlerini sağlamakta zorlanıyor. Oysa, bu iki aşiret Türkiye Cumhuriyeti’ne bütün kalpleriyle bağlı. Ama, Türkiye Cumhuriyeti Barzani’yi destekliyor.
Bu tarihsel yanlış, 90’lı yılların hüzünlü gerçeği.Barzani bağlantılı günümüze uzanan yanlışlıkların başlangıcı.
Barzani ve Talabani, Türkiye Cumhuriyeti’nin desteğini arkasına alarak, bölgedeki aşiretleri birer birer çaptan düşürüyor. Oysa, o tarihte onlar da bir aşiret. Diğer aşiretler güçten düştükçe, Barzani ile Talabani partileşme yolunda adım atıyor. Türkiye’nin gözü önünde ve himayesinde, ikisi de partileşiyor ve Kuzey Irak nihayet onların kontrolüne geçiyor.
Bugüne böyle geliniyor.
YARASA OPERASYONU
Bu biliniyor. Bilinmeyen, bu gelişmeyi o günlerde görenler var. Gördükleri için, üstlerini uyaranlar var.
Örneğin, Şemdin Sakık’ın nasıl yakalandığını anlatan kitap. Adı Yarasa Operasyonu. Şemdin Sakık operasyonuna verilen kod adı Yarasa. Kitabı yazan Sakık’ı yakalayan özel timin komutanı, şimdi emekli albay Mithat Işık.
Mithat Işık o bölgede görev yaparken, yaşadıklarını anlatıyor. Barzani ile Talabani’ye verilen desteğin ilerde başımıza iş açabileceğini komutanlarına iletiyor. Başkalarının da uyardığı gibi. O hatadan ne yazık ki, dönülmüyor.
Birebir olayların içinde yaşayan insanlar, Mithat Işık ve benzerleri, görüyor, duyuyor, gözlemde bulunuyor. Ama, dinletemiyor.
Demek, bölgede görev yapan yetkilileri, sivil-asker, görevi ne olursa olsun, mutlaka iyi dinlemek gerek.
Sonuç ortada. Bugün kendi ellerimizle beslediğimiz, nur topu gibi bir Barzani var kucağımızda. Bizi sürekli hançerleyen.
BABASINA BİZ BAKTIK
Kendisini büyüttüğümüz gibi, babası Molla Mustafa Barzani’ye de biz bakıyoruz.
Prof. Nihat Nirun İkinci Dünya Savaşı sırasında İçişleri Bakanlığı’nda şifre memuru. Şu anda hayatta değil. Ölmeden önce, bu konularda araştırma yapan Dr. Suat Akgül’e o yıllardan kalan kritik bir şifreyi anlatıyor:
"Molla Mustafa Barzani İran ve Irak kuvvetleri tarafından kovalanması sırasında ağır şekilde yaralanır. Yakalanmak veya ölmek üzeredir. Bu esnada yaralı Barzani’nin Hakkari’ye geçişini sağlayarak, onu mutlak ölümden kurtarırız. Bir süre tedavi ederiz. Sonra da, adamlarıyla birlikte, gitmek istediği Sovyetler Birliği’ne güvenli şekilde göndeririz."
Kaldı ki, Molla Mustafa Barzani’nin babası, yani bugünkü Barzani’nin dedesi Abdüsselam Barzani Birinci Dünya Savaşı sırasında, Osmanlı’nın yıkılma döneminde, devlete isyan edenler arasında.
Bunlar bugün için tarih. Tarihe kızmak yok. Bugün Barzani’ye de kızmak yok. Çünkü, Barzani bugün orada atıp tutuyorsa, o bizim marangoz hatamız.
ŞİMDİ ZAMANI
Bugün sıcağı sıcağına düşünmenin tam zamanı.
Sınır ötesi harekat, şu kadar PKK’lı, bu kadar kamp yerle bir. Güzel. Sonra? Bu teröristle mücadele. Terörle mücadele nerede?
Oysa, şu anda en iyi zaman. Şu anda zaman Türkiye için işliyor. Dağdakileri indirmek, dağa çıkışları önlemek için geniş çaplı önlemlerin tam sırası.
Muhalefetin ve birilerinin milliyetçi kışkırtmalarına aldırmadan, cesur adım atmak zamanı.
Eve dönüş yasasını daha da genişletmek dahil, hepsinin zamanı.
Sonra dönüp, tarihe yeniden kızmak alışkanlığımızı kırmak için, şimdi yerleşmiş paradigmaları kırma zamanı.