Paylaş
Telefon dinleme-Yasaya hapis cezasının girmesi-Tutuklamalar. Meşum zincirin son halkası dün Silivri’de başlayan Şike Davası.
Zincirin ilk halkası Giresunspor Başkanı Olgun Peker’in telefonlarının başka bir nedenle dinlenmesiyle başlıyor. Şike davasının bir numaralı sanığı Olgun Peker’i dinlerken, moda deyimle, teknik takibe Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım takılıyor. Teknik takip daha sonra yaygınlaşıyor.
Meşum zincirin ilk halkası sürerken, yani telefon dinlemeleri devam ederken, ikinci halkaya geçiliyor. Geçen Nisan’da Sporda Şiddet ve Düzensizliğin Önlenmesi Yasası çıkıyor.
Şike iddialarında daha önce cezayı Futbol Federasyonu veriyor. Orada hapis filan yok. Yasayla birlikte hapis cezası geliyor. Yasa kabul ediliyor, meşum zincirin ikinci halkası tamamlanıyor.
Zincirin üçüncü halkasını tutuklamalar oluşturuluyor. Temmuz başında şike iddialarına adı karıştığı öne sürülenlerin tutuklanmaları. Ve dün başlayan dava.
Film gibi, adım adım. Türkiye’de son yıllarda örgütlü suç kapsamında, çok başka davalarda gördüğümüz fiili süreç Şike Davasında da görülüyor.
ERDOĞAN UYARIYOR
İnsanlar tutuklu. Yargıç karşısına ancak yedi buçuk ay sonra çıkıyor. İddianamede sanıklar için istenen hapis cezalarına bakıyorum. 2, 3, 5, 16, 26, 53, 65, 72 yıla kadar uzanıyor.
Dünyada hiç bir şike iddiasında verilen cezada hapis yok. Müsabakadan men ya da para cezası var. Bizde “İleri Demokrasi” olduğu için, her türlü suç örgütlü ve hapis cezası var. Hepsinde aylar sonra başlayan davalar, aylar ve yıllar süren tutuklamalar var.
Yasaya hapis cezasının konulmasını Türkiye Futbol Federasyonu ve Kulüpler Birliği istiyor. Kaderin cilvesi, o sırada Kulüpler Birliği Başkanı Aziz Yıldırım.
Şunu vurgulamak şart. Kulüpler Birliği Başbakan Erdoğan’ı ziyarete gittiğinde, Erdoğan, “arkadaşlar bu hapis cezası ağır değil mi” diye uyarıyor. Hatta, öne sürüldüğüne göre, Erdoğan’ın başlangıçta teknik takipten de haberi yok.
Ancak, sistem çoktan hazır. Uygulama ise, yaşadıklarımız gibi.
YÖNETİMİN KAYGISI
Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasıyla birlikte, Fenerbahçe yönetimi, “taraftar, yüz yıllık kulübe leke sürdünüz, diye, bizi suçlar mı” kaygısına kapılıyor.
Ne suçlaması, kışta kıyamette, işini gücünü bırakan taraftar dün Silivri’ye taşınıyor. Taraftarın başka refleksleri de var.
Aziz Yıldırım’ın tutuklanmasıyla birlikte Fener Dergisi aboneliği çok artıyor, Fenerium’da satışlar çok hızlanıyor, kombine biletler daha çok satılıyor, maçlara gelen seyirci sayısı hızla yükseliyor.
Huzurlarınızda Şike Davası.
Yakalama emri suya düştü
HER ne kadar isimleri sayılan MİT görevlileri için “görüldüğü yerde yakalansınlar” diye emir çıkartan savcı görevden alındı ise de, o emir ortada duruyor.
Hukukun o emri unutulmuş gibi yapılıyor. Yakalanması istenen MİT’çilerden, Hakan Fidan bir yana, kaç gündür haber yok.
Ne olabilir? İçişleri Bakanı Emniyet Genel Müdürlüğüne talimat vermiş olabilir, yakalama emrini şeklen yerine getirmek için, polis o MİT’çilerin evine gitmiş ve evde bulunamadığına ilişkin tutanak düzenlemiş olabilir. Ne de olsa, koruma yasasının çıkmasını beklerken, süre kazanmak gerek.
Haklarında yakalama emri çıkartılan MİT’çiler için savcılığın şimdi yeni bir yazıyla, o emri iptal etmesi gerekmez mi? Ya da yakalama emri halen geçerli mi?
Arınç başsavcı makamında
MİT’çileri ifadeye çağıran savcı Sadrettin Sarıkaya görevden alındığında Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç açıklama yapıyor:
“Savcıyı görevden HSYK almamıştır, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı almıştır”.
Arınç iki gün sonra yeniden açıklama yapıyor:
“Savcı yetkisini kötüye kullandığı için görevinden alınmıştır”.
Olayın asıl vahim boyutu Arınç’ın kendisini Başsavcı yerine koyarak, Sarıkaya’nın görevden neden alındığını açıklamasında yatıyor. Yok, yargı bağımsızdır, yürütmenin yargıya etkisi yoktur.
Yargıç da adalet arıyor
YARGIÇ Ayşegül Aksu’nun boyun ağrıları var, rapor alıyor, HSYK raporu gerçekçi bulmuyor. Aksu’yu İstanbul’dan Gaziantep’e atıyor.
Aksu bir süre sonra beyin tümöründen ameliyat ediliyor, ameliyat başarılı geçiyor, tümör alınıyor. Yani, ameliyat öncesi alınan rapor doğru.
Ayşegül Aksu’nun Gaziantep’e atanmasını eleştiren eşi Hüseyin Aksu da bir hukuk adamı, savcı. Hüseyin Aksu, “adalet yerini bulacak” diyor.
Nasıl bir ülkede yaşıyorsak, ülkenin savcıları dahil, herkes adalet arıyor.
Paylaş